06.05.2019 12:12 A- A+

Rus Stratejisini Anlamak

Rus Stratejisini Anlamak

Ali Çölgeçen - Çağatay Telli

6 Mayıs 19

 

 

Rus Stratejisini Anlamak[1]

 

Rus davranışı ve politikası ile ilgili stratejik konuları tartışmak için Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Birleşik Krallık, Rusya ve Belarus'tan 25 akademisyen ve politika uygulayıcısı 3’üncü “Rus Stratejik Tutumunu Anlama” Çalıştayında bir araya geldi. Bu atölye, Birleşik Devletler Avrupa Komutanlığı (USEUCOM) ve Rusya Stratejik Girişimi (RSI) ofisi tarafından finanse edilen ve önde gelen düşünce kuruluşu RAND tarafından desteklenen, Marshall Center’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve altı ya da bir güncellenen etkinliklerden biri.

 

Kısa sunumlar ve ardından gelen uzun tartışmalardan oluşan çalıştay iki gün sürdü. Uluslararası araştırma ekibinin derinlemesine tartışma ve inceleme fırsatı bulduğu konular kamuoyuna yansıdığı kadarıyla şunlar; Rusya’nın Kuzey Kutbu’ndakiyle benzerlik gösteren İskandinav-Baltık, Ukrayna ve Suriye stratejileri; Belarus, Türkiye ve Afganistanla ilişkiler; kurumsal alt-kültürler; ABD-Çin stratejik rekabetinin Rus stratejik davranışı üzerindeki etkisi; yaptırımlar ve Putin Rusyası’nın seçkinleri..

 

Önemli noktalar ve sonuçlar

Rusya’nın Kuzey Kutbu’ndaki Stratejik Tutumu

 

Rusya, Kuzey Kutbu’nda, Batı ile bir başka çatışma alanı daha yaratmamak adına çift katmanlı bir askeri yığınak inşa etme sürecindedir. Aktörlerin birbirinin varlığından duyduğu huzursuzluk, muhtemel işbirliği Rusya’ya istediği çıkarları (denizdeki petrol ve doğal gaza hâkimiyet) sağlayamadığı için, askeri alanda rekabet ivmelenerek artıyor. Rusya, yerel toplulukların hakları ve ortak çevre araştırmaları gibi konularda işbirliğini engelliyor. Ayrımlar oldukça keskin:

1) ABD, Kuzey Kutbu’nda seyrüsefer serbestiyeti tezine odaklanıyor, yeni buz kırıcılar inşa ediyor ve yeni bir Kutup Stratejisi geliştiriyor.

2) Rusya’nın askeri yığınağı ivme kaybediyor.

3) Çin’in “Yakın Kutup Devleti” olarak angajmanı ise tedrici, temkinli ve askeri bir mahiyete sahip değil.

 

Rusya’nın İskandinav-Baltık Bölgesi’ndeki Stratejik Tutumu

 

Rusya, topyekûn yenilgiyi önlemek için daha fazla ve yeni fırsatları güvence altına almak içinse daha az risk alması gerektiğinin farkında olan bir teori oyuncusu. Rusya, güvenliği ve gücü en yüksek düzeye çıkarmayı ve Büyük Güç ünvanını tekrar kazanmayı hedefliyor. Coğrafya önemli: Åland Adaları, Bornholm ve Gotland'ın kontrolü Baltık Denizi’ne askeri yönden hâkimiyeti getirir. Aynı zamanda, tarafsız gibi görünen Finlandiya ve İsveç ordularının güçlenmesi mümkün olduğunda bu devletlerin NATO’yu her türlü ihtilafta destekleyecekleri düşünülebilir.

Mevcut oyun tahtasında Rusya şunları hedefliyor:

 

1) Medya/propaganda/etki operasyonları ve enerji ile tahakkümünü sürdürmek;

2) Askeri yönden tehdit ederek ve bölge ülkelerindeki muhalefeti kaşıyarak NATO'nun genişlemesini önlemek;

3) Bu ülkelerin ordularını hatta topraklarını hedef alacağını belirterek siyasi yönden etkisiz hale getirmek. Rusya'nın Kuzeybatı bölgesinde çok az varlığı mevcut ve ilaveten stratejik bir balkona benzeyen Belarus’un ötesinde müttefiklerden yoksun.

 

Rusya’nın Suriye’deki Stratejik Tutumu

 

Rusya’nın benimsediği bütüncül yaklaşım; sınır ötesi harekât ve koalisyon savaşı yoluyla küresel, bölgesel, yerel ve örgütsel hedeflere ulaşmayı gözetmektedir. Rus stratejik yönetim tarzının başlıca unsurları arasında, hızlı karar verilip uygulanması, esneklik, gücün ve siyasi kontrolün tek bir merkezi otoritenin (Moskova'daki Ulusal Savunma Yönetim Merkezi (NDMC)) eliyle sağlanması gibi faktörler sayılabilir. Sadece beş yıl önce kurulan bu organizasyon bugün askeri operasyonların ağırlık merkezi olarak kabul ediliyor.

 

Suriye’deki varlıkların ve operasyonların kontrolü, iki yıldızlı bir Rus generali ve taktik komuta merkezi ile yeni bir görev bazlı komuta birimi konsertasyonunda gerçekleştirmektedir. Genelkurmay Başkanı General Valery V. Gerasimov'un 2 Mart 2019 tarihli bir konuşmasına göre, Rusya, Suriye'yi “dar kapsamlı stratejik bir operasyon” olarak niteleyen yeni bir kavramsal bağlam benimsemiştir. Bu kapsamda Rusyanın Suriye'de üç tür askeri varlığından söz edilebilir: Askeri birlikler, Suriye askeri komuta zincirinde yerleşik askeri danışmanlar ve Suriye ordusuna entegre özel askeri şirketler.

 

Rusya’nın Ukrayna Müdahalesi

 

Minsk Putin’e istediği barışı verdi. Dışişleri Bakanları Sergey Lavrov ve John Kerry arasında 15 Mart 2014’te yaşanan sözlü atışmadan bu yana her dokümanda, Rusya’nın siyasi-stratejik bir uç devlet olarak gördüğü Ukrayna için şu şartları istediği anlaşılmaktadır: Federalleşme, dışarıdan garanti edilen tarafsızlık ve Rusya ile sıkı ekonomik ilişkiler. Rusya bahse konu uzun vadeli hedeflerini gerçekleştireceğinden emin gibi gözükürken arkaplanda, B planı çerçevesinde, Batı’nın herhangi bir kazanımını engellemek için çatışma halinin devamında ısrarcı. Rus ordusuna zayıf bir düşmanın karşısında galip gelmemek için özellikle emir verilmiş gibi.

 

Bunun kısmen sebebi A planını (uzun vadeli hedefleri) gerçekleştirmek ve Rus halkının büyük kapsamlı (ve dolayısıyla büyük bedelleri olacak) bir savaşa gösterecekleri antipatiden olabildiğince kaçmaktır. Rusların Donbas’ta karşılaştığı Sovyet-sonrası en elverişli çalışma alanı, finansal yükü katlanılabilir bir seviyede tutma ve yayılma etkilerini kontrol etme yetisi sağlamaktadır. Ukrayna AB anlaşmasını hala elinde tutabildiği için savaşı kazandığını düşünedursun, yenişemezlik hali bir jeo-patolojik bağımlılık olarak devam ediyor.

 

Rusya’nın Afganistan’daki Stratejik Tutumu

 

Rusya Afganistan’da Amerikan varlığından münezzeh istikrarlı bir tampon ülke istemektedir. Bu yolda, amaçlar ve imkânların rekabetiyle desteklenen çift yönlü bir diplomasi izlemektedir. İŞİD’in temizlenmesi ve ABD’nin Rus yanlısı karşıt-seçkinleri serbest bıraktığı anda doğacak güç boşluğunun doldurulması adına; bir yandan müzakereler, maddi yardımlar ve istihbarat paylaşımı yoluyla Taliban’la ve öte yandan bölme taktiği ile muhalefetle temasta kalmaya devam etmektedir.

 

Bu amaçla, Gani hükümetini dışlayarak da olsa Kasım 2018’de Taliban ile Moskova’da görüşülmüş ve hemen ardından Şubat 2019’da Taliban ve bağımsız muhalefet bir araya getirilmiştir. Rusya’nın askeri taahhütler içermeyen ve elini güçlendiren düşük riskli politikaları, Moskova’nın kendisini Avrasya’da vazgeçilmez güvenlik sağlayıcısı olarak konumlandırmasını mümkün kılıyor.

 

Kurumsal Alt Kültürler

 

Ordunun merkezi organı olarak konumlansa da Rus Genelkurmayı’nın diğer kurumlarla arasındaki ilişkinin doğası genelde gri bir alandır. Örneğin, Ulusal Savunma Yönetim Merkezi’nin rolü ve neleri kontrol ettiği, tıpkı Genelkurmay’ın kaynakların düzenlenmesi üzerinde ne kadar etkisi olduğu gibi kesin değildir.

 

Ancak Genelkurmay Başkanı Gerasimov’un Savunma Bakanı Şoygu’ya hiyerarşik olarak tabii olduğu su götürmez bir gerçek. Genelkurmay’ın hâlihazırda yaratıcılığı ve Rus stratejik kurumları arasındaki merkeziliğinin, 1930’lar ve 70’lerde bu kurumun tamamen lağvedilmesinden önceki haline benzerlik taşıdığı düşünülebilir.

 Askeri-Endüstriyel Kompleks, her ne kadar etkisi artan bir kurum gibi görünüyor olsa da koordinasyon sağlanamaması ve finansal yetersizlikler nedeniyle ismine uygun bir yapıdan ziyade bir “pazar”a dönüşmüştür. Yürütülen projeler genel itibarıyla stratejik planlamadan ziyade Çemezov ve hipersonik füzeler örneğinde somutlandığı gibi kişiler arası lobi faaliyetlerinin ürünüdür. Üstelik Rusya’nın genelde sıradan askerlerden oluşan kuvvetlerinin ileri düzey sistemleri (ör. Armata tankları) kullanmadaki yetersizliği, endüstriyi ihracat projelerine yönlendirip ölçek ekonomisine ulaştırma yolunda hayli kısıtlamaktadır.

 

Rusya Dışişleri Bakanlığı rolünü özellikle yerel kamuoyunda medya erişimi ve geleneksel hiyerarşik yapısı yoluyla devam ettirmektedir. Pasif bir enformatik geçiş köprüsünden çok daha fazlası olan kurum, konu çok taraflı müzakereler ve hukuki meselelere geldiği anda en etkin haline bürünmektedir. Ancak Putin’in Donbas, Belarus, Türkiye, Suriye ve ABD ilişkileri gibi konularda artan özel temsilci kullanımı politik meseleleri Dışişleri Bakanlığı’nın etkisinden belirli derecede uzaklaştırıyor.

 

Yaptırımlar

 

Stratejik çıkarlar perspektifinden yaptırımlar Batı ile süregelen mücadelede bir enstrüman olarak değerlendirilmektedir. Bunlardan Kırım’ın ilhakı sonucu açıklananlar zararsız olarak görülmektedir. Temmuz 2014’te uygulamaya konan yaptırımlarsa, Rusya’nın ödemeler dengesini baltalamak ve rublenin Aralık 2014’teki çöküşünü tetiklemek gibi amaçlar için akıllıca tasarlanmış paketlerdi. Rus borsalarındaki öngörülemezlik dış yatırımları caydırmıştır. Fakat, yaptırımlar Rus stratejik tutumunda yapıcı bir etkiyi tetiklemektense aksine yol açmıştır. Yaptırımlar esasında:

 

  1. Rusların tek bayrak etrafında toplanması,
  2. Rus sermayesinin yabancı bankalara erişimini imkânsızlaştırmak yoluyla Putin’in seçkinleri daha fazla baskılaması,
  3. Kart ödemelerini (SWIFT dekuplaj meselesinde olduğu gibi) Merkez Bankası aracılığıyla garanti edebilen Rusya’daki mukavemet hareketlerinin kışkırtılması gibi sonuçlar doğurmuştur.

 

Rusya yaptırımların bedelini ekonomik ve siyasi olarak ödemiş ve nihayetinde Batı’daki imajını umursamamaya başlamıştır. Putin’in kendi parasıyla inşa edilen Kuzey Akımı (Nordstream) II projesi Batı dayanışmasını parçalamayı hedeflemektedir. Psikolojik olarak Rusya kendisini bir savaşta görmekte ve komşularından destek beklemektedir. Putin bir satranç oyuncusu değil judo üstadıdır. Judoda saldırıyı başlatmak için önce rakibin dengesini kaybettiği an beklenir. Putin’in uluslararası ilişkilere getirdiği judo yaklaşımı yan hasarların genelde küçümsendiği taktik kararları beraberinde getirmektedir.

 

Rusya-Çin İlişkileri

 

Rusya ve Çin uluslararası düzende yerlerinden memnun olmayan ülkelerdendir. Fakat Çin ABD’yi yerinden etmek için kararlı bir şekilde uluslararası düzene dayanarak yükselen bir statüko devleti iken, yerinde sayan Rusya göreceli düşüşüne ket vurabilmek için aksiyona geçmeye daha istekli bir devlettir. Çin fırsatçı ve uzun vadeli politikalarını izlerken Rusya, tehditleriyle Amerika’nın dikkatini dağıtmaktadır.

 

Bozulan ABD-Çin ilişkileri, Rusya’nın Çin teknolojisine olan bağlılığını artıracak, buna mukabil Rusya ve Çin arasında görünürde iyileşen ilişkiler G2 hortlağını tekrar ortaya çıkarıp Çin Tek Kuşak Tek Yol (One Belt One Road) projesi marifetiyle güçlenmeye devam ederken, uzun vadede Rusya’nın bütünüyle saf dışı bırakılmasını beraberinde getirecektir.

 

Rusya’nın Putin’i / Putin’in Rusya’sı

 

Putin’in el emeği göz nuru seçkin sınıfı, gücünü devletin yıkılma ve tekrar toparlanma döneminde kazanmıştır. Putin stratejik bir şablona bağlı kalmadan, ilk olarak tepkisel ve taktiksel bir anlayışla muhaliflerini imha ederek maksimum güç temerküzüne ve rejimini sağlamlaştırmaya odaklanmıştır. Putin’in seçkinler arasında uzlaştırıcı rolü, sistemin bir bütün olarak meşrulaştırılmasını ve işlevsel hale gelmesini mümkün kılmıştır.

 

Bu sistem önceden belirlenmiş ve kesin kurallardan yoksundur, çünkü:

 

  1. Kurallar resmi ve yazılı değildir,
  2. Putin, genel bir taktik silah olarak muğlaklığı seçkinleri dengesiz ve dağınık halde tutmak için kullanmaktadır,
  3. Putin sonuç odaklı komuta yaklaşımını benimsemektedir ve bu yaklaşıma göre hedeflere kurallara uymadan da ulaşılabilir.

 

Federal Güvenlik Servisi (FSB), Rus kimliğinin bekçisidir. Hâlihazırda ne Putin’den başka FSB’yi kontrol edebilecek bir kişi mevcuttur; ne de FSB bünyesinde Putin’in halefi olarak ipleri eline alması beklenen başka bir lider sivrilebilmektedir. Bu Putin’in ardından kurumsal çıkarların baskın olacağını ve/veya Putin’in görevden ayrılması halinde kendisine koruma kalkanı ve kovuşturma bağışıklığı, hareketlilik ve tüketim alışkanlıklarının devamı ve ardılını/ardılına karşı koruma vb. hayati çıkarlarını garantileyebilecek birtakım yapılar oluşturduğunu düşündürtmektedir.

 

Bağlantı: https://www.marshallcenter.org/MCPUBLICWEB/en/nav-publications-security-insights-en/288-cat-english-en/cat-publications-en/cat-pubs-perspectives-full-en/2657-understanding-russian-strategic-behavior.html
 

 


[1] Bu yazı, Rusya Stratejik Girişiminin düzenlediği 3. Atölye (18-19 Mart 2019)’nin sonuç raporunun kısa bir özetinden müteşekkildir. Yazının aslına bağlantıdan ulaşılabilir.