LİBYA SAVAŞI, HAFTER ZULMÜ ve YARDIMIN GEREKLİLİĞİ

Libya'daki çatışmaların iç savaş olarak görülmesi ile Hafter karşıtlarının İhvancı veya İşidci olarak nitelenmesi doğru değildir. Zira taraflar BM öncülüğünde yapılan görüşmeler sonucunda, Aralık 2015'de anlaşmaya vararak Ulusal Uyum Hükümetini (GNA) kurdular. Bu amaçla her iki taraf da taviz verdi. Trablus' da "İslamcı" olarak nitelenen yönetim bu anlaşmaya uygun olarak varlığına son vermiş ve yeni kurulan, uluslararası meşruiyeti bulunan bu hükümete tabi olmuştur.
General Hafter güdümünde doğudaki ayrılıkçı yönetim ise, anlaşmayı imzalamış olmasına rağmen uygulamamıştır.
Özetle, İslamcılar iktidarı devrettikten ve anlaşmayla ulusal uzlaşı hükümeti kurulduktan sonra savaşa devam etmek gerçek niyetin farklı olduğuna işaret eder; karşı tarafı "İhvancı" veya "İşidci" nitelendirmeyi esastan yoksun kılar ve kara propagandaya varır.
Uzlaşı sonrası kurulan hükümetin başkanı (bugünkü meşru Trablus Yönetimi) Sarac, Hafter'in yanında ve denetiminde Tobruk'da faaliyet gösteren Meclisin bir üyesiydi. Dolayısıyla, BM uyum anlaşmasıyla Hafter karşıtı Bati Libya güçleri, Hafter parlamentosunda aktif olarak çalışan bir vekile iktidarı devretmek gibi önemli bir taviz vermişlerdir.
Çatışmanın öncesi, Hafter ve dış destek
2011 sonunda Kaddafi devrildikten sonra Libya halkının genelinin amacının demokrasi ve hürriyeti esas alan bir rejim kurmak olduğu söylenebilir. Nitekim 2011 yılında yapılan ilk özgür seçimlerde favori olarak gösterilen İhvancılar beklenen başarıyı gösterememiş ve koalisyon hükümeti kurulmuştur.
Koalisyon idaresinin yetersizlikleri, silahlı grupların faaliyetleri ve dış müdahaleler sonucu işler kısa sürede çığırından çıkmış; hükümet ve meşru makamlar güç ve itibar kaybetmiş, aşırılar güçlenmiştir. Bu ortamda aşırı dinciler de, özellikle Bingazi’de, eski rejimin uzantıları ile siyasi rakiplerini suikastlarla yok etmeye yönelmişlerdir.
General Hafter, aşırı dincilerin içeride ve dışarıdaki bu yıkıcı silahlı eylemlerine karşı duyulan nefret ve endişe sayesinde 2014 yılı Şubat ayında Libya'yı toparlamak ve teröristlerden (İslamcılar) temizlemek iddiasıyla Bingazi'de devlete el koyduğunu (darbe) ilan ederek sahneye çıkmıştır. Başlangıçta, Kaddafi döneminde etkili, itibarlı ve çıkar sahibi olan subay ve elitler ile İhvan karşıtı halkın genel desteğini almıştır. Bunlara, ülkedeki çatışma ve güvensizlik ortamından bıkan halk da katılmıştır. Bilahare, devrimi esas olarak kendilerinin yaptığını düşünen ancak savaş sonrası iktidar kurumlarının Bingazi'den Trablus'a taşınmasıyla burukluk yaşayan doğu Libya’nın güçlenen tarihsel bölgecilik eğilimini de arkasına almıştır. Ancak, son tahlilde, Kaddafi'yi düşüren devrimcileri değil; eski rejimcileri, devrimle dışlandıklarını düşünen çöl kabilelerini (Bedeviler) ve İhvan karşıtlarını temsil ettiği söylenebilir.
Bu arada, 2014 yazında Libya’da 2.genel secimler yapılmıştır. Siyasi parti olarak katilimin yasak olduğu, %15 ila 18 arası gibi çok düşük bir halk katılımının olduğu bu seçimlerden ulusalcılar ve İhvan karşıtları güçlenerek çıkmışlardır. Ancak, yeni seçilen ve Hafter'in güdümüne giren milletvekilleri başkent Trablus’ta toplanmak yerine Hafter'in kontrolündeki Tobruk'a gitmişlerdir. Bilahare Hafter'i destekleyen hükûmet üyeleri de doğuya gitmiş ve Libya'da iki baslı (2 meclis, 2 hükûmet) yönetim dönemi başlamıştır. Bu durum Aralık 2015'deki BM Ulusal Uyum Hükûmeti anlaşmasına kadar devam etmiştir. Bu dönemde uluslararası kamuoyu ve aktörler Libya’nın meşru yönetimi olarak doğudaki yapıyı görmüşler, Hafterciler de uluslararası camianın kendilerine bahsettiği bu meşruiyeti hep dile getirmişlerdir. Ancak, ayni uluslararası camia, BM uyum anlaşması sonucu meşruiyeti Trablus ’da yeni kurulan uzlaşı hükûmetine verince bunu kabule yanaşmamışlardır.
Hafter'in dışarıdan aldığı askeri destek devasadır. Bu dış destek olmasa Libya'da varlık gösteremez ve ilerleyemez. En önemli dış desteği, Mısır'da 2013 yılında bir darbeyle iktidara gelen ve dikta rejimi kuran General Sisi olmuştur. Hafter'in Sisi'yi örnek aldığı ve aynı rejimi Libya'da kurmak istediği genel kabul görmektedir. General Sisi ve General Hafter'in söylem (ihvan düşmanlığı) ve eylemlerinin (darbe ve askeri güç kullanma) benzer olduğu görülmektedir.
Bilahare, Mısır’a, BAE ile SA da katılmıştır. BAE ve SA'nın desteği, İslam veya Arap dünyasında egemenliğin halka geçmesi ile kendileri gibi petrol zengini bir Arap ülkesinde kurulacak demokrasi ve hürriyet rejiminin başarılı olmasını kendi saltanat idarelerine karşı tehlikeli görmelerindendir.
Dış askeri desteği organize ve finanse eden BAE'dir. Bu amaçla muazzam bir fon oluşturmuştur ve dünya piyasasından hertürlü silahı alıp göndermektedir. BAE ve Mısır Hafter'i olduğundan daha güçlü yapan kritik hava gücünü sağlamıştır. Trablus hükûmetininise hava gücü bulunmamaktadır. Kaddafi sonrasında Libya'da kullanılabilir savaş uçağı kalmamıştı. Uzun menzilli savaş uçağı hiç yoktu.
Bingazi'yi ele geçirme savaşında (2014-2017) BAE Hafter'e savaş uçağı, saldırı helikopteri ve silahlı iHA'lar sağlamıştır. Mısır hava kuvvetleri Hafter güçlerine destek için Derne'yi bombalamıştır. BAE'nin Hafter'in kontrolünde doğu Libya'da askeri hava üssü işlettiği ve burada savaş uçakları bulundurduğu BM Libya Ambargo İhlal raporunda yer almıştır. BAE'nin, elan devam etmekte olan Trablus saldırısı öncesinde, Hafter güçlerine silah takviyesi yaptığı, bu kapsamda bu kez Cin mali silahlı IHAlar ile Rus mali karadan havaya füze sistemleri sağladığı saptanmıştır.
Hafter güçlerinin Trablus saldırısının başında (Nisan 2019) Gharyan'da uğradıkları baskında yakalattıkları Amerikan mali silah, top mermisi ve füzeler şaşkınlığa yol açmıştır. Son teknoloji urunu ABD Javelin tanksavar füzelerini Fransa’nın, güdümlü top mermilerini ise BAE'nin Hafter tarafına sağladığı belirlenmiştir. ABD'nin yalnızca çok yakın müttefiklerine satmaktaolduğu bu tank karşıtı silahlar Libya savaşında Hafter'e hayli üstünlük sağlayabilecek niteliktedir. Zira Trablus tarafı hava gücüne sahip değil, ancak Kaddafi'den ele geçirilenlerden oluşan büyük bir tank gücüne sahiptir.
Fransa bu skandalı örtbas etmek için yaptığı açıklamada, silahları, istihbarat ve terörle mücadele çalışması yapan birliklerini korunmak maksadıyla ABD'den satın alıp Libya'ya naklettiğini, bunların hasarlı ve kullanılamaz olduğunu, bu nedenle imha edilmek üzere bir depoda bekletildiğini ileri sürmüş; böylece herhangi birisine (Libyalıya) satılmadığı veya devredilmediğinden Libya silah ambargosunun ihlal edilmediğini savunmuştur. Ancak, füzelerin,Trablus saldırı cephesinde ne isi olduklarını yanıtlamamıştır. Daha evvel de, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande Temmuz 2016'da Bingazi yakınlarında helikopterlerinin vurulması sonucu 3 Fransız özel kuvvetler askerinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı. Sonuç olarak, Fransa’nın, Hafter'e silah yardımı yaptığı ve Hafter güçleri safında özel kuvvetler askerleri bulundurduğu doğrulanmıştır.
General Hafter'in ABD bağlantısı da dikkat çekmektedir. General Hafter Kaddafi'nin üstdüzey komutanlarındandı. Ancak fiyaskoyla sonuçlanan, yüzlerce askeriyle birlikte esir düştüğü ve savaş suçlarıyla suçlandığı başarısız Çad işgal girişiminden (1987) sonra Kaddafi'nin hışmından korkarak ABD'ye kaçmıştır. ABD'de 20 yıl sürgün kalmış, Kaddafi 'ye karşı ayaklanma başladıktan sonra 2011 yılında Libya'ya dönmüş ve Kaddafi'ye karşı savaşa katılmıştır. ABD'de bulunduğu bu uzun sürede CIA'yle irtibat ve işbirliği halinde olduğuna dair yayınlar bulunmaktadır.
Hafter'in, 2019 Nisan ayında, BM'nin ulusal uzlaşı ve secimler için caba sarf ettiği ve BM Genel Sekreterinin bu amaçla Trablus ‘da bulunduğu sırada, Trablus'a saldırı başlatmasının kınanması amacıyla, BM Güvenlik Konseyi ile AB Başkanlık Konseyi açıklamalarını ABD ve Fransa’nın engellemesi hayli manidardır.Ayrıca, Hafter Trablus saldırısını başlattığında, ABD Başkanı Trump telefonla arayarak, kınamak yerine teröre karşı işbirliği yani onama mesajı vermiştir.
Hafter'in, ahiren, kara gücü zayıflığını gidermek üzere, Sudan ve Rusya'dan muharip paralı asker getirme yoluna gittiği görülmektedir. Bu kapsamda, Sudan'dan Darfur'da iç savaşta aşırılıklarıyla tanınan özel kuvvetlerden 3000 asker ile Rusya'dan içlerinde keskin nişancıların bulunduğu çok sayıda lejyoner özel savaşçı kiraladığı ortaya çıkmıştır.
Özetlersek, Hafter'e olan ABD ve Fransa desteği terör veya İşid’le mücadele; BAE, SA desteği saltanat rejiminin güvenceye alınması; Mısır desteği İhvan'a geçit verilmemesi; Rus desteği ise Libya'da nüfuz kazanma bağlamında görülebilir.
Hafter'in iç ve dış siyasası ile askeri operasyonları
General Hafter içeride de dışarıda da esasen aynı endişeyi, İhvan ve terörizm, kullanmakta; bunları abartarak, başkalaştırarak veya genelleştirerek etkili olmaktadır. İslami eğilimleri olmakla beraber demokrasiye bağlılıkları bilenenler dâhil tüm karşıtlarını ayrımsız terör ve ihvanla kategorize etmesi dikkat çekmektedir.
İşid'in Suriye ve Irak’taki vahşi eylemlerine karşı oluşan keskin kamuoyu dışarıda elini hayli güçlendirmektedir. ABD Büyükelçisinin 2012 yılında Bingazi'de dinci teröristlerin baskınında öldürülmesinin yarattığı tepki de işine gelmiştir.
Hafter karşısındakileri aşırıcılık ve terörizmle suçlarken kendisi dünyada İslami köktendinciliği ve aşırılığı başlatan Selefilerle (Vahabi gruplar) tam işbirliği yapmaktadır. Hafter saflarında yeralan çok sayıda savaşçı Selefi bulunmaktadır.
Hafter'in Trablus tarafıyla görüşmelerinde samimi olmadığı, esas amacının Libya’yı tek başına diktayla yönetmek olduğu sabitleşmiştir. Uluslararası baskı karsısında, 2015 Aralık ayında Ulusal Uyum Hükûmeti (GNA) anlaşmasını kabul etmiş, ancak uygulamamıştır. Fransa Cumhurbaşkanı Macron ‘un öncülüğünde Temmuz 2017'de Paris’ de Sarac'la görüşmesindeateşkesi ve seçimlere gidilmesini kabul etmiş, bilahare secim öncesindesilahlı birliklerinin Trablus'a alınması şartını ileri sürmüştür. Ayrıca, seçimlerin istenen sonucu vermemesi halinde ( kendisinin seçilememesi) geçerli olmayacağını savunmuştur. Şubat 2019'da Abu Dabi'de BM öncülüğünde Sarac'la görüşmesinde yine ateşkesi ve seçimleri kabul etmiş, bu amaçla Almanya'da bir konferans yapılmasıplanlanırken ve BM Genel Sekreteri konuyu Trablus ‘da yerinde ele almaktayken kente saldırıbaşlatmıştır. Bu tavırlarındankarşı tarafla görüşmeleri taktiken yaptığı, iktidara ve ülkeye tamamen sahip olma asil hedefinden asla şaşmadığıanlaşılmaktadır. Yani güvenilirdeğildir, darbeci ve diktacıdır.
Terörle mücadele olarak çarpıtıp sunduğu ve bizi yakından ilgilendiren bir siyaseti bölgesindeki (Doğu bölgesi: Bingazi, Tobruk) Türk soylulara karsı nefret dili kullanması ve etnik temizliğe başvurmasıdır. Bu siyaset, yağmalar, öldürmeler ve tehditler sonucu doğudaki Türk soyluların (genellikle Misratalılar) tamamı bölgeyi terk etmiş durumdadırlar. Bu yolla Bingazi'den göç ettirilenlerin sayısının 100 binevardığı bildirilmektedir. Hafter bu siyasetini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da teşmil etmiş ve doğuyu Türk vatandaşlarına yasaklamış, gelecekleri tutuklayacağını ilan etmiştir.
Türk soylulara düşmanlığının nedeni Kaddafi’yi düşüren, bugün de Trablus’ daki rejimi ayakta tutan asil gücün, Libya'da Türk asıllı olarak görülen Misuratalı milisler olmasıdır. Ayrıca, Türkiye’yi siyasal İslam’ ın hamisi olarak suçlayıp, demokratik siyaset yapmakta olan Türklere ve Türk soylulara düşmanlık etmektedir.
Hafter'in askeri başarıları hava gücüne dayanmaktadır. Zira karşısındakilerin hava gücüolmadığı gibi hava savunma sistemleri de yoktur. BöyleceHafter şehirleri, bu arada sivilleri günlerce, hatta aylarca bombalayabilmekte ve sonunda bu yolla üstünlüksağlayabilmektedir. Bunu "İslami terörle mücadele" olarak paketleyip satabildiğinden, bırakın yaptırım görmeyi, bugüne kadar bu vahşetiçindoğrudürüstkınanmamıştır bile. Bingazi ve Derne bu şekilde harap olmuştur ve çok sivil ölmüştür. Şimdi de Trablus sürekli havadan bombalanmaktadır. Mülteci merkezleri dahi havadan vurulmakta ve masum insanlar katledilmektedir.
Türkiye'ye bağlı meşru bir rejim ile sivil halkındışarıdanyönlendirilen askeri saldırı ve hava bombardımanına karşı korunması
Hafter kuvvetleri tamamen dışgüçlerinkontrolünegirmiştir ve artıkiç siyasi muhalifler olarak görülemez. Dışarıdanaldıklarıyoğun destek ve emirle saldırgan ve uzlaşmaz bir tavıriçindedirler. Diğertaraftan, Türkiye’yebağlımeşru bir yönetim ve dost halk ağırsaldırı ve yok edilme tehdidi altındadır ve Türkiye’den medet ummaktadır. TürkiyeeğerLibya’da pasif davranırsa, bu zayıflık olarak algılanır. Dışarıdagücümüz ve itibarimiz aşınır. Ne güvenilirliğimiz ne de dostumuz kalır. Sonuç olarak, dışpolitikamız, ulusal gücümüz ve savunmamızzayıflar. Olasıbaşkasaldırganlar cesaretlenir. Durum 1974 BarışHarekâtıöncesi Kıbrıs’ından farksızdır.
Dost ve Müslüman Libya halkı, daha evvel de, işgal ve yok oluş tehlikesi karsısında bizden imdat istemiştir. 1510-1550 ve 1911 yıllarındaLibya’dan gelen çağrılara o zamanlar ki idarelerimiz kayıtsızkalmamış yardım göndermişlerdir. Böylece, Murat Ağa,Turgut Reis ve Sinan Pasa; Mustafa Kemal ve Enver kahramanlıkdestanlarıoluşupkuşaktankuşağa, kulaktankulağaanlatılıpaktarılarak dostluk ve kardeşlikbağlarıperçinlenmiştir.
Trablus'daki hükümet, BM gözetiminde, her iki tarafın uzlaşması ve katılımıyla kurulmuş bir ulusal uyum idaresidir ve Libya'nın uluslararası tanınırlığı olan meşru yönetimidir. Silahlı saldırıya ve işgale uğramıştır. Hafter mütecaviz, GNA hükümeti mağdurdur. BM Şartına göre saldırıya uğrayana savunma yardımında bulunmak meşrudur. Uluslararası Adalet Divani 1986 Nikaragua Kararıyla, meşru bir devlet yönetimininsilahlısaldırıyauğradığını ilanla askeri yardım istemesi halinde, müştereksavunmanın gerekli ve geçerliolduğunuteyitetmiştir. Bu durum simdi Libya örneğindegerçekleşmiştir.
Ayrıca, Hafter güçleri, karşıtarafın hava gücü ve savunma sistemi olmamasından istifadeyle, sürekli kentleri bombalamaktadır. Şehirlerinbombalanması ve sivillerin ayrımsız hedef alınması bir savaş sucudur. Uluslararası toplumun ve diğerülkelerin sivilleri koruma yükümlülüğübulunmaktadır.
Özetlemek gerekirse, bugün dost Libya halkı bizim istiklal savasımızdakinden daha zor koşullarda ve yokluklarda, "7 düvele" karşı tek baslarına kahramanca çarpışmaktadır. Yardımamuhtaçtırlar. Sahadan gelen son bilgilere göre, Türkiye’ninimdatlarınageleceğininkonuşulması dahi onlara hayli güç ve moral vermiştir.
Asker gönderme:
Türkiye’ye karşı düşmanca tavrı kesinleşen saldırgan Hafter'in dengelenmesi ve Türkiye karşıtı emperyalist güçler ile bölgesel taşeronların Libya’yı ele geçirmesinin önlenmesi içinTrablus’taki meşru yönetime savunma yardımı yapmak hayatidir. Bu Trablus’ daki sivil halkın korunması için de elzemdir.
Trablus Hükümeti tarafında yeterli savaşçı bulunmaktadır. Bunların eksiği savunma malzemesi ve teknolojileri ile bunlar konusunda uzman olan ekiplerdir. Dolayısıyla, muharip birlik gönderilmesineihtiyaç olup olmadığı ve bunun etkili olup olmayacağı bilahare değerlendirilebilecek bir husustur.
Ali Sait AKIN, Büyükelçi (E)