13.01.2019 01:32 PROF.DR.TÜRKER EROĞLU A- A+

KÜLTÜR POLİTİKAMIZDA TÜRK KÜLTÜRÜ VE TÜRK MÜZİĞİ

KÜLTÜR POLİTİKAMIZDA TÜRK KÜLTÜRÜ VE TÜRK MÜZİĞİ

KONUŞMACI;PROF.DR.TÜRKER EROĞLU

 

Türk Kültür Politikasıyla İlgili Genel Bir Değerlendirme Yapar mısınız?

Kültür konusu; bizim çok fazla üzerinde durmadığımız ama bütün dünyada ekonomiden, ticaretten önce gelen bir husustur. Öyle ki; kültür adamları ya da kültür sahasında çalışanları farklı birimlerle bağlantılı olarak görebiliyorsunuz mesela Amerika’da deprem araştırma merkezinin başında bir sosyolog görebilirsiniz yani bir kültür bilimcinin, bir toplum bilimcinin depremle ilgili bir kurumun başına görevlendirilebiliyor. Biz de ise Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli ‘’kültürdür’’ ifadesiyle konunun önemini vurgulamış ancak bu durum yalnızca tabelalarda kalmıştır. Olayın diğer yönü ise Cumhuriyet’in temeli ‘’Yüksek Türk Kültürü ve Yüce Türk Kahramanlığıdır’’ şeklindeki bütüncül yapının göz ardı edilerek çok daha daraltılmış bir yapıyla karşımıza çıkarılmasıdır ki bu anlamına yönelik dahi uygulamaları görmekten uzağız. Esas önünü arkasını koymadan Cumhuriyet’in temeli kültürdür deyip böyle eksik ifade etmişler.

Elbette İstiklal Harbinden çıkmış bir milletin daha çok kültüre yönelmesi beklenemez ama belirli aşamalar geçildikten sonra dahi kültür konusuna gereken önem verilmemiş. Günümüzde ise kültürel ve ekonomik anlamda küreselleşmeden bahsediyoruz ki hakikaten bir küresel dünyaya gidiliyor; fakat şunu unutmamak lazım küreselleşme, eğer siz kendi ürünlerinizi pazarlayabiliyorsanız sizin için bir fırsattır pazarlayamıyorsanız ve sürekli diğer toplumların ürünlerini satın alma pozisyonunda iseniz sizin için bir tehdittir. Kültür ürünleride öyledir, siz kendi kültürünüzü dünyaya sevk edebiliyorsanız insanlık kültürüne katkı sağlayacak bir duruma getirebiliyorsanız sizin için küreselleşme bir fırsat aksi halde sizin için bir tehdittir.Temel anlamda küreselleşme kavramı batılıların bize bir dayatmasıdır, özü itibarıyla küreselleşme bizden alın bizim gibi hareket edin, bizim gibi davranın bir başka boyutla sunulmasıdır. Buradan şu konuya gelmek istiyorum. Türklerin çok kadim bir kültürü var, 7000 bin yıllık bilinen bir tarihimiz var ve bu tarihi oluşturan toplumun bir kültürü var, ancakbu kültürün maalesefçok fazla dikkate alınmamıştır. 20.yy ile kültüre dair araştırmalar başlamış Ziya Gökalp’in, Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın, Baha Said gibi araştırıcıların çalışmaları kaleme alınmıştır. Bu adımlar sonrasında özellikle geleneksel kültür, halk kültürüne dair birtakım çalışmalar var ama o günlerden Mehmet Kaplanlara, Erol Güngörlere gelinceye kadar çok uzun bir zaman geçmiştir.  Yapılan çalışmalar ise çoğunlukladevlet politikası haline gelmiyor bilakis sanki biz her şeyimizi Avrupa’dan ithal edip burada yeni bir terkip, yeni bir kültür oluşturmalıyız düşüncesinden hareketle kültür politikaları daha ziyade batılılaşma gibi görülüyor.  Bu durum aslında son derece yanlıştır. Dile getirmek gerekir ki Cumhuriyet hükümetleride kültür ile ilgili çokta fazla bir yatırım yapmıyor. Son zamanlarda kültüre yönelik vurgunun dikkate alınması ise yöneticilerin kültür ile ilgili bilgilerine ve kültüre bakışlarına bağlı bir durum. Yöneticimiz ya vatandaşlar, kültür dendiğinde çok sıradan bir durum görebiliyor,hâlbuki bizim bütün hayatımız içinde teknolojisinde olan, maddi ve manevi çok geniş bir saha kültür sahası. Dolayısıyla kültüre bu noktadan bakmak gerekiyor. Bu yönde bir bakış, kültür ve sanatımızı ne kadar kalkındırırsak o derece birçok sahada kalkınacağız anlamına gelir. Son zamanlarda Sayın Cumhurbaşkanımızın Neşet Ertaş’la, Adnan Şenses’le, Orhan Gencebay’la görünmesi müziğe, sanata, kültüre verdiği önemi göstermesi bakımından çok önemlidir. Yıllarca halk müziği, halk oyunları yarışmalarında jüri üyeliği yapan biri olarak hiçbir yarışmada bir devlet başkanının gelip de baştan sona bir yarışmayı izleyip, yarışmalar bittiğinde de kalkıp yarışmacıları taltif ettiğini görmedim. Bugün bunu Sayın Cumhurbaşkanımız da görüyoruz. Bu da tabi hem devlet adamlarını, hem de o iş ile ilgilenenleri teşvik etmiş, kamçılamış oluyor. Bu duruşu ve yaklaşımı önemli buluyorum ama sadece bu işe değer veren devlet adamlarının uhdesinde olması ya da onların bu işten anlıyor ya da teşvik ediyor olmasından çıkararak bir devlet politikası haline getirmek lazım.

Son zamanlar da bu bakış açısı ve yaklaşımla bazı özel tiyatroların, sinemanın desteklenmesi önemli adımlar. Kültür sanatıda içeren bir alan olduğundan kültür denildiğinde de akla sanatın gelmesi, plastik sanatların, fonetik sanatların da gelmesi gerekiyor. Ancak kültür dediğimizde sosyal normlar dediğimiz gelenek, görenek gibi hayatı idame ettirmemiz sırasında kullandığımız örfe dair, töreye dair hususlar, normlar, ilkeler akla geliyor. Bir bütün olarak düşünülmesi korunması, okullarda öğretilmesi ve aileden topluma, eğitim kurumlarına kadar kültürün aktarılması gerekir. Yapılan güzel çalışmalar olmakla birlikte umuyoruz ki daha ilerilere taşınır.


Türk Müziğinin Değişimi Noktasında Görüşlerinizi Alabilir miyiz?


Öncelikle Türk müziği denildiğinde sadece Türkiye’den ibaret düşünülmemesi gerekiyor. Ben TRT Ankara Radyosunda Türk Köyü adlı program yapıyorum, hazırlayıp sunuyorum. Orada da ifade etmeye çalıştığım gibi Türk müziği bir bütün olarak bütün Türk dünyasını kapsıyor ve Türk müziği ile ilgili araştırmalar eğer Türk dünyasına uzanmıyorsa anlamlı olmaz. Türk dünyası deyince merkezi Orta Asya, Uluğ Türkistan denilen bölge akla geliyor, gerek o bölgeler gerek İran, Suriye, Irak’ta yaşayan Türklerin/Türkmenlerin müzikleri, gerekse Balkanlar da yaşayan soydaşlarımızın müzikleri akla gelmeli, çünkükonuya bir bütün olarak bakmak lazım. Fakat dünden bugüne bu halklar birbirlerinden ayrılınca batı Türklüğünün yaşadığı ve adına Diyar-ı Rum dedikleri bugünkü Türkiye’ye, ki 13.yy dan bu yana Türkiye olarak tanınıyor, küçük Türkistan; bugün Türk dünyasının bulunduğu Orta Asya’ya da büyük/Uluğ Türkistan denilmiş.

Sadece Türkiye’den bakıyor olsanız dahi bu topraklara geldiğimizde İranlıların, Farsların, Arapların doğru düzgün kurala dayalı bir müziği olmadığınıve bizden çok etkilendiklerini görmek mümkün. Tabi müziğimiz aslında bugün merkezi Asya’da ya da Uluğ Türkistan’daki gibi kalmamış netice itibariyle birçok toplumla temas etmişiz ve müziğimiz geldiğimiz o coğrafyalardan etkilenerek ister istemez değişikliğe uğramış ama buna karşın bugün her yönüyle sazıyla sözüyle bütün yönleriyle bir Türk kültürü müziğinden söz etmek mümkündür. Her ne kadar, bugün Türk müziğinde bir değişim yaşanıyor, insanlar giderek biraz daha popüler müziklere  eğiliyor ve gençler farklı yönlere kayıyor gibi görünse de gerek bugün Klasik Türk Müziği denilen Itrilerin, Dede Efendilerin yaptıkları müzikler olsun gerekse sanat müziği denilen günümüz bestekarlarının ya da yakın dönem bestekarlarının yaptıkları eserler olsun gerekse de halk müziği, aslında hiçbir zaman etkisini kaybetmiş değildir.

Burada kaldık

 yani bütün dünyada da bu böyledir popüler müzikler her zaman ön plandadır ama müzik her ne kadar evrensel olarak bilinsede esas itibariyle millidir. Evrensel olan müziğin ontolojik olarak varlığıdır. Bir de işin içine söz girmediği zaman müzik daha kapsayıcıdır, daha kucaklayıcıdır nitekim büyük ustaların gerek Türk dünyasında gerekse Avrupa’da büyük kompozitörlerin yaptığı eserlerde söz yoktur. Dolayısıyla bütün milletlerden insanlar tarafından sevilir. Bugün Türkiye’de Türk müziği geniş bir kitle tarafından benimseniyor seviliyor. Türk müzik eğitimde de epey yol katettik. Mesela Ankara’da Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi kuruldu. Cumhurbaşkanımızın talimatları ile oldu bu bu konuda da çok takdir ediyorum. Ancak o üniversitenin milli müzik ağırlıklı yapılanmasını arzu ediyorum esas itibariyle öyle olması gerekir. Çünkü yola çıkışta o şekildeydi. Milli müziğimizin kendi müziğimizin ağırlıklı olarak orada yer alması gerektiğini düşünüyorum. Tabiki bizim müziğimiz Orta Asya’daki gibi kalmadı. Buraya geldiğimizde daha evvel söylediğim gibi bu coğrafyaya uygun olarak biraz daha değişti gelişti yeni bestekarlar çıktı, yeni okullar kuruldu benim de görev yaptığım Musiki Muallim Mektebi Gazi Terbiye Enstitüsü’de denilmiş zamanında 1926 yılında kurulmuş dolayısıyla çok eski bir eğitim kurumu böyle bir geçmişi var ama maleseef tamamen batı eğitimi vermişler taa ki 80’li yıllara kadar 80’li yıllarda bir iki arkadaşımızın bu kadrolara gelmesiyle bir iki ders Türk müziği konmuş ama 2014 yılına kadar burada doğru düzgün geniş anlamda Türk müziği eğitimden bahsetmek  pek söz konusu değil. 2014 yılından itibaren yapılan program değişikliği ile burada hem batı müziği hem de Türk müziği eğitimi başladı. Keza 1976 yılında kurulan bugün İstanbul Teknik Üniversitesine bağlı Türk Müziği Konservatuarı Türk müziği eğitimi adına atılmış ilk adımdır. Daha sonra bunların sayısı çoğaldı bugün herhalde 8-10 civarında Türk Müziği Konservatuarı var bir taneside şuanda Hacı Bayram Üniversitesinde bulunan Ankara Türk Müziği Devlet Konservatuarı. Tabi akademik anlamda da bayağı ilerleme kaydedildi Türk müziği sahasında  doçentlik alanları açıldı bugün çok sayıda doçentlerimiz, profesörlerimiz var. Dolayısla gelinen nokta hiçte küçümsenmeyecek bir nokta evet bizim müzik kültürümüzde işte Türk Beşleri diye bilinen tanınan ama esas itibariyle batı müziği ağırlıklı eserler meydana getirmiş insanlarda var keza yine batılıların kendi tarzında eser icra eden sanatkarlarımızda var biz bunlarla da övünebiliriz ama esas itibariyle bizim övünmemiz gerektirecek şey kendi müziğimizi dünya çapında tanıtmak ve hususende Türk dünyası müziklerinide mesela bu Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesinde bir Türk Dünyası Müzik Fakültesi kurulması fevkalade güzel olur diye düşünüyorum. İyiye doğru bir gidiş var umarım ki daha iyi olur.

Yeni Çağda Türk Müziği Size Göre Nerede Olacaktır?


Gittikçe dijitalleşen bir müzik yayıncılığı var ama biraz önce ifade ettiğim gibi Türk müziği bütün bu dört koldan kuşatmalara rağmen işte sinema, televizyon ve telefonlarımıza kadar olan dijital yayınlar var bunların hücumuna rağmen Türk müziği varlığını sürdürmeye devam edecek. Ama bizim burada şuna dikkat etmemiz gerekecek hem müzik adamları olarak , hem de siyaset adamları  olarak yani siyasilerinde politikaları belirlerken buna dikkat etmesi lazım biz üretimlerimizibiraz daha bugünün insanına hitap edecek şekilde veya şunu demek istemiyorum biz mevcut Türk müziği eserlerini  günümüze uyarlayalım da işte gençlere dinletebilelim gibi bir düşüncem yok böyle bir şeyi tasvip etmiyorum. Bizim orijinal eserlermize dokunulmamalı  ama yeni üretimlerin biraz daha yeni teknolojilere uygun olarak yapılması ve de çocuklara, gençlere her yaştan insana hitap eder şekilde olmasında fayda görüyorum. Ama dünya durdukça bu geleneksel kaynaklı Türk müziği kesinlikle varlığını sürdürmeye devam edecek. Ama umuyoruz ki nasıl esas orijini doğudan çıkmış olmak ile birlikte gitarı Endülüs döneminde sitar, dutar gidip oralardan gitar olmuş ve bütün dünyaya İspanyol gitarı diye yayılmışsa bizim de bağlamamız, udumuz umarız ki bütün dünyaya yayılır ve insanlar böylece Türk sazını saz vasıtasıylada Türk müziğini tanımış olurlar. Nitekim alanla ilgili olan insanlar Türk müziğini biliyorlar ve Türkiye’deki müzik çalışmalarını takdir ediyorlar.Eğer devletimizin planlarında kültür politikalarında geleneksel , milli müziğimizin yer alması bu manada mesela bazı kurumlar var devlet koroları var TRT var bunların aslında millet adına görev yapan kurumlar olduğunu düşünüyorum. Bunların sayesinde çoğaltılmasındanziyade mesela Cumhurbaşkanlığımızda şuanda bir Türk Sanat Müziği Klasik Koromuz var orada görev yapıyorlar bu fevkalade eskiden biliyorsunuz insanlar daha doğrusu orada görev yapan Cumhurbaşkanları çağdaşlığı bir batı orkestrası, batı korosu olarak görüyorlardı ama şimdi Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği konserleri yapılıyor ve hiçte çağdaşlıktan geri kalmıyoruz. Çağdaş  uygar dünyadan geri kalmıyoruz bilakis buraya gelen ülkemizi ziyarete gelen konuklara kendi müziğimizi dinleterek onların müziklerini taklit edip komik duruma düşmektense kendi müziğimizi dinletiyoruz. Onlarında merak ettiklerini biliyoruz bir yere gittiğiniz zaman oranın kültürünü merak edersiniz ve onları öğrenmek istersiniz dolayısıyla yapılan işin doğru olduğunu düşünüyorum. Yine TRT gibi ve Kültür Turizm Bakanlığındaki korolar gibi bazı kurumların hala vazifelerini görevlerini tamamlamadıklarını düşünüyorum. Bunların varlığının devam etmesi lazım ki biz yeni çağda Türk müziğini hem yeni nesile aktaralım hem de dünyaya tanıtalım ama bu arada en büyük iş üniversitelere düşüyor üniversitede müzik eğitiminin millileştirilmesi ve tabi ki dünyadan bağımsız olarak değil. Bizim batı müziği öğrenilmesin, yapılmasın gibi bir düşüncemiz yok tam tersine batı müziği, dünya müziği öğrenilmeli ama önce kendi milli müziğimizi kendi öğrencilerimize kendi gençlerimize kendi insanlarımıza analarının ak sütü gibi içirilmeli mutlaka ki Türk müziği yeni çağda belli bir yere gelebilsin.

Kültür Ve Müzik Konusunda Sizin Düşünceleriniz Ve Önerileriniz Nelerdir?

           
Kültür ve Müzik deyince akademik olarak çok şey akıla geliyor mesela az evvel söylemiştim müzik evrensel bir dildir evet doğrudur müziğin varlığı evrenseldir. Sözsüz müziklerde evrenseldir. İnsanlar bir zaman dediler ki siz ne kadar sanayileşirseniz , ne kadar demokratikleşirseniz müziğinizde o kadar gelişir ve çok sesli bir müziğe ulaşırsınız halbuki bugün bizim Altay Tuva, Hakas bölgesinde çok sesli müzik yapılıyor ve Türk müziği olarak Hömey , Sıgıt, Galgira dediğimiz hatta gargarada denilebilir sadece insan sesiyle çok sesli müzik yapıyorlar bunun dışında bazı Afrika kabilelerde çok sesli müzik yapıyor ama adamın medeniyetten haberi yok. Çok sesliyi evrensel olarak göstermek kültür müzik ilişkisi bakımından söylüyorum evrensellik gibi göstermek son derece yanlış. Şimdi tabi kültürler milletlerde farklılaşıyor mesela biz buraya dışarıdan biri geldiği zaman diyelim ki bir Fransız geldi ve Türkiye’de bir dolmuşa bindi o dolmuşta insanlar hele amca şu parayı uzatır mısın, hele teyze şu parayı alır mısın, teyze gel otur, yenge gel buyur dediğinde ya arkadaş bunlar hep akrabalık terimler ile birbirlerine hitap ediyorlar acaba birbirleriyle akrabamı diye düşünür oysa bilmez ki biz de böyle bir anlayış var. Biz saygı gösterdiğimiz kendimizden büyük ismini bilmediğimiz insanlara bu şekilde hitap ederiz. Dolayısıyla kültürlerde hayatın içinde olan farklılaşmalar aslında müziktede var bizim insanımızın kendileri dışındaki müziklerden haz etmemesi son derece doğaldır.Aslında müzik kültürün taa kendisidir. Kültür unsurlarının temelinde inanç ve inanış yatar müziğin temelinde de bir kültür unsurunda da inanç inanış yatar. Dolayısıyla inanç inanıştan taa eğlence sahasına kadar değişen müzik kültürümüz bizim hayatımızı saran bir yapı gösterir. Biz doğduğumuzda müzik ile karşılanırız nasıl  olur çocuğun adının konması ezan ile olur orada dini yapıda bir musiki söz konusudur. Diş buğdayı yapılır eğlenceler yapılır orada müzik söz konusudur. Erkek çocuğuysa sünnet düğünü yapılır orada müzik söz konusudur. Keza evlenme söz konusu olduğunda nişan, nikah, düğün ise müzik söz konusudur. Cenazede bile müzik söz konusudur nitekim ağıtlar yakılır ölünün ardından. Yani insanların kültürlerinde müzikten ayrı olmaları camide vardır, meyhanede, eğlence yerlerinde vardır, bugün alışveriş merkezlerinde bile her yerde vardır. Müziği kullanarak insanları etkileyip çok daha fazla alışveriş yapmaları için çabalıyorlar. Dolayısıyla kültür ve müzik iç içedir. Bazıları için müzik sıradan bir şey olabilir ama ne kadar sıradan görürlerse görsünler onlar belki farketmiyorlar ama kültürleri içerisinde hayatı yaşarken ister istemez birlikte her yerde karşılaşıyorlar. İnsanoğlu aslında müziği dünyada hazır buldu nasıl buldu ? hem melodi vardı hem armoni vardı insanoğlu bunu aldı önce taklit etti sonra kültürü ile şekillendirmeye başladı. Aslında Türk müziği bizi anlatır yani bizim kültürümüzü anlatır.   Türküler bir eğitim aracıdır orada insanların yaşantısını görürsünüz, dertlerini, sıkıntılarını görürsünüz, sosyal yapılarını görürsünüz bir türküde insanların feryatlarını görürsünüz aslında müzik kültürün nüvesini oluşturan bir yapı arz ediyor. O bakımdan çok önemli bence şimdi biz bunun ne kadarının farkındayız orası tartışılır müzik bugün sadece eğlence aracı olarak görülüyor olabilir halbuki içinde taşıdığı gerek söz bakımından gerekse melodi bakımından içinde taşıdığı çok enteresan yapılar var. Müziği bir metin olarak düşünürsek bir sayfalık metin gibi düşünelim o metnin paragrafları vardır harften başlayarak harfler vardır, heceler vardır, kelimeler vardır, cümleler vardır ve sonunda bir metin ortaya çıkar bu müzik metnini okuyabilenler orada çok şeyin anlattıldığını algılarlar dolayısıyla müziği kültürün içerisinde çok önemli bir yere hatta orta yere koymak lazım. Camimizde ezan okunmasından tutunda ilahiler, kasideler, kur-an’ı kerim tilaveti vs. müzik ile yapılıyor. Bunlar olmaksızın çok haşa ve kella yavan kalır diye düşünüyorum. Neticede biz de öyle bir noktaya gelmiş ki sabah namazında sabah makamında, öğle namazında rast makamında, yatsı namazında hicaz makamın da okunur ezanlar sadece bu açıdan baksanız bile müzik bizim hayatımızın içerisindedir kültürümüzün içerisindedir. Hem müzik kültürü şekillendirir kültürde müziği şekillendirir diyerek sözümü tamamlamış olayım.