HAFTER'İ DURDURAN İKİ GÜÇ: ÖFKE VE MİSRATALI TÜRKLER
Aydoğan Kalabalık
Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in başkent Trablus’a saldırı emrinin ardından bir yıl geçti.
Trablus’u 48 saat içerisinde almayı umut eden Hafter, 4 Nisan 2019 tarihinde başlattığı saldırıda Misrata kenti ve Trablus’un güneyinde hesaba katmadığı sağlam bir direnişle karşılaştı. 42 yıllık Kaddafi yönetiminin devrilmesinin ardından özellikle ülkenin batı kentlerinde ortaya çıkan düzensiz askeri birlikler, Öfke Volkanı Operasyonu adı altında Hafter’e karşı sürpriz bir şekilde birleşti.
Başkentin doğal koruması özelliğine sahip beş kent bulunuyor. Bunların en önemlisi Trablus’un 200 kilometre doğusunda bulunan ve Türk asıllı Libyalıların yoğun bir şekilde yaşadıkları Misrata.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı Öfke Volkanı Operasyonu askeri güçleri, saldırılara karşı iyi bir strateji geliştirerek, başkent Trablus’un güneyindeki Ayn Zara, Suk el-Cuma ve Hadba gibi bölgelerde güçlü bir direniş sergiledi. Trablus’un 200 kilometre doğusundaki Misrata kentinde bulunan Türk asıllı Libyalılar (Kuloğlu) ise etkin bir savunma yaparak, Hafter milislerinin Trablus’a geçiş yolu kabul edilen Ebu Gureyn cephesini tıkadı.
Hafter milisleri saldırının ilk haftalarında başkent Trablus’un güneyindeki Trablus Uluslararası Havalimanı’nı ve Trablus’un güneyindeki bazı bölgeleri ele geçirmiş olsa bile sonraki dönemde ilerleme kaydedemedi.
Başkent Trablus ve Misrata şehirlerindeki hava savunma sistemleri savaş uçaklarına karşı önemli bir caydırıcı güç durumunda. Eskiden olduğu gibi Hafter’e bağlı uçaklar Trablus’un güneyindeki El Vatiyye askeri üssünden havalanıp istediği hedefe rahat bir şekilde bomba bırakamıyor.
UMH’nin Libya halkını ve uluslararası toplumu arkasına alması
Geçen bir yıl içinde UMH’nin başarısı ve Hafter milislerinin hedefine ulaşamamasının birden çok nedeni bulunuyor. UMH’nin Libya halkı ve uluslararası toplumu arkasına almış olması ve Trablus’un etrafında yoğun nüfuslu şehirler bulunması iki önemli avantajı olarak değerlendiriliyor.
Başkentin doğal koruması özelliğine sahip beş kent bulunuyor. Bunların en önemlisi Trablus’un 200 kilometre doğusunda bulunan ve Türk asıllı Libyalıların yoğun bir şekilde yaşadıkları Misrata.
Diğer şehirler ise (100 kilometre güneydeki) Garyan, (50 kilometre batıdaki) Zaviye, (170 kilometre güneybatıdaki) Zintan ve (100 kilometre batıdaki) Zuvara’dır. Bu kentlerin tamamında halkın çoğunluğu UMH hükümetini destekliyor.
Askeri denge sağlandı
UMH 2020 yılı başından itibaren savaşçı sayısı ve ağır silahlar konusunda da dengeyi sağladı. Şu anda on binlerce savaşçıya sahip olan Öfke Volkanı Operasyonu’nun elinde yüzlerce tank ve zırhlılar ile Türk malı İHA ve SİHA’lar bulunuyor.
Başkent Trablus ve Misrata şehirlerindeki hava savunma sistemleri savaş uçaklarına karşı önemli bir caydırıcı güç durumunda. Eskiden olduğu gibi Hafter’e bağlı uçaklar Trablus’un güneyindeki El Vatiyye askeri üssünden havalanıp istediği hedefe rahat bir şekilde bomba bırakamıyor.
Türkiye ile Trablus UMH hükümeti arasında 27 Kasım 2019’da imzalanan Askeri ve Güvenlik İşbirliği Anlaşması gereği, başkent Trablus açıklarında Türk Deniz Kuvvetlerine ait firkateynler de yer alıyor. Böylece gerektiğinde denizden de müdahale ediliyor.
Osmanlı devletinin Libya’ya girdiği 1551 tarihinden sonraki yıllarda özellikle de Türk askerlerinin Libyalı kadınlarla evlenmeleri ve burada kalmaları nedeniyle burada önemli bir Türk nüfusu oluştuğu tarih kaynaklarında belirtiliyor. 1936 yılında Libya’da 35 bin civarında Türk olduğu, bunların 30 bininin Trablus ve Misrata gibi Akdeniz sahilindeki şehirlerde yaşadıkları biliniyor.
Misratalı Türklerin “Kuloğlu” Ebu Gureyn savunması
Başkent Trablus’un doğudaki en önemli koruma kalkanı kabul edilen Misrata kentinde Türk asıllı nüfus oldukça yoğun. Hafter milislerine karşı “uç cephe” kabul edilen Ebu Gureyn’i Misratalı Türkler savunuyor.
Türkler UMH hükümetinde de oldukça etkili. İçişleri Bakanı Fethi Başağa (Baş Ağa) hükümetteki Misratalı Türklerin en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor.
Başbakan Fayiz es-Serrac’tan sonraki en önemli ve güçlü isim olarak bilinen Başağa, Hafter milislerinin başkente amansızca saldırdığı son bir yılda, Trablus ve diğer kentlerde iç güvenlik ve istikrarın sağlanması konusunda çok önemli ve etkin bir rol oynadı.
“Barış Rüzgârı” operasyonu
Hafter milislerinin özellikle de Ayn Zara ve Suk el-Cuma gibi başkentin güneyindeki bölgelerden kentin merkezine ilerleme girişimleri püskürtüldü. Bu çatışmalarda Sudan’ın Darfur bölgesi ve Çad’tan getirilen çok sayıda Cancavid milisi öldürüldü.
Geçen 25 Mart’ta başlatılan “Barış Rüzgârı” operasyonuyla Hafter milislerinin mevzilerine eş zamanlı baskınlar yapıldı. Trablus’un güneyindeki cephelerin çoğunu kaybeden Hafter milisleri, başkenti eskisi gibi roketlerle rahat bir şekilde hedef alamaz hale geldi.
Türklerin Libya’ya gelişi
Anadolu’dan gelerek Akdeniz sahili boyunca bu topraklara yerleşen Türkler Arapça kaynaklarda “Libya Türkmenleri” ve “Kuloğlu” olarak geçiyor.
Osmanlı devletinin Libya’ya girdiği 1551 tarihinden sonraki yıllarda özellikle de Türk askerlerinin Libyalı kadınlarla evlenmeleri ve burada kalmaları nedeniyle burada önemli bir Türk nüfusu oluştuğu tarih kaynaklarında belirtiliyor.
1936 yılında Libya’da 35 bin civarında Türk olduğu, bunların 30 bininin Trablus ve Misrata gibi Akdeniz sahilindeki şehirlerde yaşadıkları biliniyor.
ANADOLU AJANSI