Yaşanabilir Şehirler İçin İmar Vizyonu Üzerine Düşünceler

BELEDİYE MECLİS ÜYELERİNİN SEÇİMİ
Dr. Hasan ÜNVER, Dr. Orkun ALPTEKİN
Ülkelerin tam bağımsızlığını koruması, gelişmesi ve büyümesi, güçlü bir devlet yapısına sahip olmasına bağlıdır. Güçlü bir devlet yapısının oluşturulması ve korunması da, ülkelerin iyi yönetilmesiyle doğrudan ilişkilidir. Devlet, Türk Dil Kurumu’nca (TDK) “toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık” olarak tanımlanmaktadır. Tanımda sözü geçen örgütlenme, kamunun gereksinim duyduğu hizmetlerin sağlanması için tüm yetki, görev ve sorumluluklarının belirlenmesine yönelik olarak ‘merkezi yönetim’ ve ‘yerel (yerinden) yönetim’ olmak üzere iki farklı düzlemde irdelenmektedir. Bu bağlamda, ülkelerin ve kentlerin geleceği için, hem merkezi, hem de yerel yönetimlerde görev alacak kişilerin seçimi ve belirlenmesi önemli olmaktadır.
Türkiye’de yerel yönetim birimlerinden biri de, bölgesel ve yerel nitelikteki yetki ve sorumlulukları bağlamında belediyelerdir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda (5393 s.K.) “belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi” olarak tanımlanmış olan belediyeler, demokratik yapılardır. Anayasamızın 6. Maddesinde yer alan “Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır” hükmü, diğer pek çok konuda olduğu gibi kentlerin yönetiminde söz sahibi olacak mevzuat katmanları ve organlara atıfta bulunması bağlamında önemlidir.
Yukarıda ifade edildiği üzere, belediyelerin de içinde bulunduğu yerel yönetimlerin tanım ve işleyişleriyle ilgili ifadelere geçildiği andan itibaren, karşımıza ‘demokrasi’ kavramı çıkmaktadır. Dolayısıyla belediye organlarını irdelemeden önce demokrasinin neyi ifade ettiğine, konunun özellikle Türkiye Cumhuriyeti mevzuatındaki karşılığına değinmek gerekmektedir.
Demokrasi, vatandaşların doğrudan doğruya kendilerinin ya da seçtikleri vekiller aracılığıyla devletin yönetiminde, denetiminde ya da benzer işlevlerinde rol almalarıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de çağdaş bir yönetim yaklaşımı olan demokrasi üzerine kurulmuş, Anayasamızda yer alan “millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu” ana fikrinden hareketle “demokratik bir hukuk devleti” olarak nitelendirilmiştir. Anayasamızın diğer birçok maddesiyle birlikte, devletin temel amaç ve görevlerini ifade eden
“(…) demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak”
hükmü de, demokrasiye vurgu yapmaktadır.
Belediye Meclislerinin Oluşumunda Siyasetin Etkisi
Kamu yönetiminin genelden yerele, küçülen ölçekte bir model olduğu düşünüldüğünde, belediyeler de, yerel demokrasinin önemli bir parçası ve katılımcı yönetimin çok etkin enstrümanlarıdır. Belediye meclisleri, 5393 s.K.’un 17. Maddesinde “belediyenin karar organı” olarak vurgulanmaktadır. Ayrıca, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un (2972 s.K.) 2. Maddesindeki “belediye meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde, onda birlik baraj uygulamalı nispi temsil sistemi uygulanır” ifadesi ile de belediye meclisi üyelerinin demokratik seçimlerle göreve gelmelerine hükmedilmiştir. Diğer bir deyişle, nasıl bir milletvekili vatandaşın ülke yönetimindeki vekiliyse, belediye meclisi üyesi de kent yönetimindeki vekilidir. Bununla birlikte 2972 s.K.’un 24. Maddesi gereği (eğer varsa) büyükşehir belediye meclisleri de “her ilçe ve ilk kademe belediyesi (meclisleri) için seçilmiş olan asıl üyelerin” belirli bir formülasyonla belirlenen sayılarda temsili ve kontenjan adaylığından belediye meclisine seçilenlerin birinci sıradakinin katılımı ile oluşturulmaktadır. Dolayısıyla belediye meclislerindeki temsiliyet, oransal olarak, eğer varsa büyükşehir belediye meclislerindeki temsiliyeti de oluşturmaktadır. Bu noktada, demokrasiden uzaklaşma eğilimi gösteren hususlar bulunmaktadır. Bunlardan biri de 2972 s.K.’un 23. Maddesinde geçen ‘kontenjan aday’dır. Zira “kontenjan adayı gösterilen seçim çevrelerinde geçerli oyların en çoğunu almış olan siyasi partinin kontenjan adayları, belediye meclis üyeliğini kazanmış olurlar” hükmü ile belediye meclislerindeki temsiliyetin en çok oy almış parti lehine değişmesi durumu söz konusudur. Dolayısıyla gerek seçimler ve gerekse de belediyelere yönelik mevzuatın demokrasi ve temsiliyet ana fikrince şekillendirilmesine rağmen, demokrasinin diğer bir aktörü olan siyasi partiler tüm süreçlerde etkin rol oynamaktadır. Bu durum, Anayasamızın 68. Maddesinde “siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. (…) Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, (…) insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz” ifadeleriyle vurgulanmaktadır. Bu ifadelerden bir kısmı, kelimesi kelimesine 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun (2820 s.K.) 4. Maddesinde de yinelenmiştir.
2820 s.K.’un 3. Maddesinde siyasi partilerin diğer birçok devlet organının yanında yerel yönetimler üzerindeki etkileri “milletvekili ve mahalli idareler seçimleri yoluyla, (…) milli iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum düzeni içinde (…) faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” oldukları bağlamında belirtilmiştir. Diğer bir deyişle siyasi partiler, seçimlerde milli iradenin sağlanmasını görev edinmiştir. Bu durum da, öncelikli olarak seçimlerin ve seçimler sonucunda oluşacak temsiliyet hakkının elde edilmesine giden yolda, tartışmalı tercihlere yol açabilecek potansiyeldedir. Birincisi, meclis üyeliklerine aday olacak kentlilerin belirlenmesi; ikincisi ise demokratik seçim sonucu oluşan meclisin çalışmalarında siyasi partilerin etkileridir.
Birinci durumda; öncelikle seçmenin önüne koyulan diğer tüm sandıklarda olduğu gibi belediye meclisi üyelikleri de, kente vizyon katma, yarışabilir, sürdürülebilir kentler oluşturma yolunda liyakatin, en azından birincil düzeyde gözetilmediği söylenebilir. Bu ölçütler, adayın belediye meclisine girmesinden sonra yapacağı hizmetlerden ve kente katacaklarından çok, seçim kampanyasına ne kadar maddi imkân sağlayabileceği ve/veya partiye ne kadar kitlesel oy getirebileceği potansiyelinden öteye gidememektedir. Bu, siyasi bir süreç olan seçimler için aslında gayet normal bir durumdur. İkinci durum ise seçimlerden sonraki süreçte belediye meclislerinin her kararında, siyasi parti teşkilatları da birebir müdahil olmalarıdır. TBMM’de partilerce alınan ‘bağlayıcı grup kararlarının’ milletvekillerince sorgulanmaksızın yerine getirilmesine[1] benzeri durumlar, belediye meclislerinde de aynen yaşanmaktadır. Kanunun gerektirdiği süre içinde ilan edilen Belediye Meclis Gündemine istinaden siyasi partilerin il ve ilçe yönetimleri ve hatta gündemin önemine göre milletvekilleri ve bakanların da katılımıyla toplanan parti grupları, bu gündemi meclis toplantısı öncesinde kendi aralarında tartışarak, gündeme karşı grup tarafından takınılacak tavrı belirleyebilmektedir. Meclis üyeleri ise, bu meclis kararlarına -bazen ‘kerhen’ de olsa- grup kararı doğrultusunda el kaldırmaktadır. Tabi ki bu durum, ‘olmalıdır ya da olmamalıdır’ diye öneride bulunulabilecek bir durum değildir. Çünkü bu tip ‘katı parti disiplini’[2] gibi yaklaşımlar, diğer ülkelerde olduğu gibi, ülkemizin sosyal yapısının bir yansımasıdır. Ancak belediye meclisleri, önlerine gelen gündemi “kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmiştir” ya da “edilmemiştir” diye oylayan bir yerel yönetim organı olmaktan çok daha fazlasıdır.
İmar Vizyonu ve Belediye Meclisi
5393 s.K.’un 18. Maddesinde belediye meclisinin görevleri belirlenmiştir. Başlıcaları “stratejik plân ile yatırım ve çalışma programlarını”, “bütçe ve kesin hesabı”, “imar plânlarını, büyükşehir ve il belediyelerinde il çevre düzeni plânını”, “belediye tarafından çıkarılacak yönetmelikleri” görüşmek ve kabul etmektir. İmar görevi, yerel yönetimlerin basit imar durumu değişiklikleri ve benzeri konularda onay ve uygulama yetkilisi olmaları bağlamında rutin işlerin yanında, bazen yüz binlerce kişinin yaşadığı şehirlerin imar vizyonunun belirlenmesi de dâhil olmak üzere üzerinde hassasiyetle durulması gereken önemli bir konudur. Bu tip konularda, belediye meclisinin karar üretmesine teknik destek olmaları için 5393 s.K.’un 24. Maddesinde ‘ihtisas komisyonları’ kurulabileceğine hükmedilmiştir. ‘İmar komisyonu’ da, il ve ilçe belediyeleri ile nüfusu 10.000’i aşan belediyelerde kurulması zorunlu komisyonlardan biridir. Meclis gündemine alınan bir konu, şayet bu ihtisas komisyonlarının alanına giren bir konuysa, meclis toplantısında konunun ilgili komisyonda ya da birden fazla komisyonu içeren ‘ortak komisyon’da görüşülmesine karar verilir. Karar sonrasında, en fazla on gün içerisinde komisyon toplanıp ilgili gündem maddesini görüşür ve konuyla ilgili raporunu meclise sunar. Meclis ise müteakip oturumunda bu raporun okunmasından sonra konuyla ilgili karar verir.
Bu komisyonların “belediye meclisi üyeleri arasından en az üç en fazla beş kişiden” oluşacağı söz konusu maddede belirtilmekle beraber, bu üyelerin ne gibi yeterliliklere sahip olmaları gerektiği ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu üyeliklere iyi niyete binaen, genellikle ilgili uzmanlık alanlarında diploması olan belediye meclis üyelerinin seçilmesi söz konusu olabilmekle birlikte, bu uzmanlık alanlarında diploma sahibi yeterli meclis üyesi olmaması durumunda konuyla ilgili olmayan disiplinlerden ve belki de hiçbir teknik yönü olmayan üyelerin de görev alması söz konusu olabilmektedir. Diğer bir deyişle TDK’ca eş anlamlısı ‘uzmanlık’ olarak belirtilmiş ‘ihtisas’ komisyonlarında bulunacak kişilerin –imar bağlamında- isminden ve meclise sunulması amacıyla hazırladıkları raporların içerikleri dışında uzmanlıkları aranmamaktadır. Dolayısıyla modern çağa ayak uydurabilmek için kente yönelik bir imar vizyonu olması zorunlu olan yerel yönetimlerin gerek karar organı olan belediye meclislerinde ve gerekse de bu meclislerine rapor hazırlayan organlarında uzmanlık düzeyinin arttırılması gerekmektedir.
Belediye meclis gündemlerine örnek olarak tablolarda görülen belediyelerin durumu incelendiğinde, gündem maddelerinin büyük çoğunluğunun imar konularından oluştuğu görülmektedir. Kentin geleceğine yön veren imar konularına karar veren mecliste görev alanları incelediğimizde ise, üyelerin büyük çoğunluğunun imarla ilgili bir uzmanlıklarının olmadığı görülmektedir. Daha da kötüsü, ülkemiz tarafından kentsel planlamada görev alsınlar diye yetiştirilen şehir bölge planlamacıları ise bu belediyelerin meclislerinde görülememektedir.
|
Beşiktaş Belediyesi/İstanbul |
Karatay Belediyesi/Konya |
Erdemli Belediyesi/Mersin |
İlkokul Mezunu |
3 |
16 |
3 |
Ortaokul Mezunu |
2 |
4 |
|
Lise Mezunu |
6 |
8 |
|
Mimar |
1 |
2 |
- |
Şehir Plancı |
- |
- |
- |
Mühendis |
2 |
5 |
1 |
İç Mimar |
1 |
- |
- |
Öğretmen, Akademisyen |
2 |
- |
- |
Muhasebeci, Mali Müşavir, Vergi Denetmeni, Ekonomist |
5 |
3 |
1 |
Avukat |
2 |
1 |
- |
Hekim, Diş Hekimi, Eczacı, Sağlık |
2 |
2 |
3 |
Gayrimenkul |
1 |
1 |
- |
Halkla İlişkiler, İşadamı, Sosyolog, Emniyet Müdürü, İşletmeci |
4 |
6 |
1 |
Belirsiz Üniversite |
- |
- |
5 |
TOPLAM |
31 |
36 |
26 |
Tablo 1: Üç belediyenin meclis üyelerinin eğitim durumları (Bilgiler, belediyelerin internet adreslerinden 7 Aralık 2018 tarihinde alınmıştır.)
|
Beşiktaş Belediyesi/İstanbul |
Karatay Belediyesi/Konya |
Erdemli Belediyesi/Mersin |
||||||
|
2018, Aralık |
2018, Kasım |
2018, Ekim |
2018, Ekim |
2018, Eylül |
2018, Ağustos |
2018, Haziran |
2018, Mayıs |
2018, Nisan |
İmar, Kamu Yararı |
3 |
7 |
3 |
9 |
2 |
8 |
3 |
10 |
11 |
Yönetmelik, vb. |
1 |
- |
2 |
- |
- |
- |
1 |
1 |
2 |
Komisyonlar |
- |
- |
- |
- |
- |
- |
1 |
- |
8 |
İsim Verme, Değiştirme. |
- |
1 |
- |
- |
- |
- |
1 |
- |
- |
Ücret Tarifesi, Kesin Hesap, Yetki, Ödenek Aktarma, Satış, Bağış, vb. |
3 |
6 |
9 |
4 |
4 |
2 |
2 |
4 |
8 |
Tablo 2: Üç belediyenin ulaşılabilen meclis gündemlerinin dağılımı (Bilgiler, belediyelerin internet adreslerinden alınmıştır. 7 Aralık 2018)
SONUÇ ve ÖNERİLER:
“Yerel yönetimler, yerel hizmetlerin yürütülmesinde verimli bir metot olarak görülür. Çünkü yerel yönetim organlarının üye ve yöneticileri, o yöre halkının içinden seçilmektedir. Dolayısıyla bu kişiler, bulundukları yörenin sorunlarını daha iyi değerlendirebilecek ve gerekli çözümleri üretebilecek imkâna sahiptir”[3]. Ancak, yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden ötürü özellikle imar gibi önemli kentsel konularda, sadece seçilmiş kriteri yeterli olmamaktadır. Ülkelerin gelişiminde önemli bir yere sahip olan kentlerin, imar vizyonunun belirlenmesinde uzmanların da yer alması önemli olmaktadır. Ayrıca, kentsel planlamada yapılan dönemsel hataların, uzun yıllar düzeltilemediği veya düzeltilmesi için büyük bütçelerin aktarılması gerektiği de düşünüldüğünde, ülke kaynaklarının verimli kullanılması açısından reformlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Buna yönelik olarak şu düzenlemelerin yapılması öneri olarak sunulmaktadır:
- Belediyelerin siyaset kurumları değil, imar başta olmak üzere mevzuatın da ifade ettiği üzere kentlilerin müşterek ihtiyaçlarına yönelik çözüm ve vizyon üretmek mecburiyetinde olan kurumlar oldukları göz ardı edilmemelidir.
- Siyasi partilerin, son yıllarda eşit ve adaletli temsiliyet bağlamında giderek daha fazla yer verdikleri asgari kadın aday, engelli aday ve benzeri düzenlemeler belediye meclisi bünyesinde görev alacak üyelerin belirli bir kısmının mimar ve şehir plancı gibi kentin imar vizyonuna katkıda bulunabilecek bilgi ve deneyimde kentliler olmasına yönelik düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Bu düzenlemeler, özellikle koruma bölge kurulları gibi ‘ihtisas’ kurullarında mevzuatta belirtilen mezuniyetler ile aynı mantıktadır.
- Bu düzenlemeler mevzuatta, özellikle belediye meclislerinin teşkil edilmesi gibi hususları belirleyen maddelerde yapılabileceği gibi, siyasi partilerin seçim beyannamelerinde de gayri resmi bir bakış açısı olarak düzenlenebilir.
- Belediye meclislerinde yer alacak yukarıda belirtilen teknik tandanslı üyelerin yanında, özellikle imar komisyonlarında görev alacak belediye meclisi üyelerinin tamamının mimar, şehir plancı ve imara yatkın mühendisliklerden (inşaat, harita vb.) mezun olan üyeler olması konusunda da düzenleme yapılmalıdır. İhtisas komisyonlarındaki boşalmaların gene teknik tandanslı üyelerle doldurulabilmesi için de mecliste, mevzuattaki azami komisyon üyesi sayısının belli bir katı kadar teknik üye olmalıdır gibi hükümler yer almalıdır.
- Belediye meclis üyesi adaylarının belirlenmesinde, kentin sorunlarını objektif olarak belirleyebilecek, kentin gelişimine katkı sağlayacak kişilerin aday olarak konulmasına özen gösterilmelidir. Bu sağlanamıyorsa da, belediye meclisine bilgi, belge ve rapor hazırlayan alt uzmanlık komisyonları kurulmalı ve bu komisyonlar yasa ve yönetmelikler çerçevesinde, kentin kısa, orta ve uzun vadede gelişimine yönelik kararlar almalıdır.
- Kentin yönetiminde, özellikle imar gibi konularda, ülkenin yasa ve yönetmeliklerine uymayan, sadece siyasi görüş veya ikili ilişkiler doğrultusunda karar alanlar takip edilmeli ve yargılanmalıdır. Yasa ve yönetmeliklerin yetersiz olduğu düşünülüyorsa da, bu yasa ve yönetmelikler değiştirilerek uygulanmalıdır.
- Belediyelerde görev alan mimar, şehir bölge planlamacı gibi kent konularında uzman kişilerin sayısı arttırılmalıdır. Bu kişilerin de sözleşmeli, değil kamu memuru olmaları sağlanmalıdır. Sözleşmeli kadrolar çalışan ile çalışmayanı belirleyerek, çalışmayanın işten çıkarılması bağlamında kullanılırsa mantıklıdır. Ancak, neye veya kime göre çalışıp çalışmadığının belirleneceği de, tartışılması gereken ayrı bir konudur. Ayrıca, sözleşmeli oldukları için, siyasetin ön planda olduğu bir ülkede, imar gibi büyük rantların söz konusu olduğu bir alanda çalışan uzmanların bağımsız kararlar alması da oldukça güç olmaktadır. Siyasi veya yasa ve yönetmelikler doğrultusunda seçilmiş kent yönetimin karşısında duran uzmanlardan oluşan bürokratların ayrımının nasıl gerçekleşeceği de ayrı bir tartışma konusudur.
- Kent yönetimi altyapı, ulaşım vb konularda uzun vadeli konuları içermektedir. Kenti yöneten belediye başkanları ve meclis üyeleri ise seçimle yönetime gelmektedir. Bu bağlamda, seçildikten sonra günü kurtaran veya bir sonraki seçimde halkın oyunu almaya yönelik hizmetler tercih edilmektedir. Ancak ulaşım ve altyapı gibi konular, uzun yıllar süren ve hatta süreç içerisinde bazen kent halkının da tepkisini çeken uygulamaları gerektirmektedir. Bu durum da, kent için önemli olan, ancak siyasi açıdan tepki çekebilecek veya oy getirmeyecek hizmetlerin ertelenmesine neden olmaktadır. Bu hizmetlerin eksikliği veya yetersizliği de, maddi ve manevi ciddi kayıplar neden olmaktadır.
- Kentsel planlama ve yönetimi gibi konularda çalışan akademisyenlerin de bulunduğu komisyonlar kurulmalı ve bu komisyonlar kısa, orta ve uzun vadede kentin gelişimine ve planlamasına yönelik raporlar hazırlamalıdır.
- Dünya ticaretinde ve ülke ekonomilerinin gelişiminde önemli bir yeri olan turizm gelirlerinin arttırılmasına yönelik, deniz, kum, güneş, sağlık, tarih, kültür, kongre, tarım vb. alternatif faaliyet alanları doğrultusunda kentlerin gelişimi planlanmalıdır. Özellikle, Türkiye gibi bu alanların hepsinde faaliyet gösterebilecek kentlerin olduğu bir ülkede, bu imkân ve olanakların kullanılmaması büyük bir hatadır. Bu bağlamda, belediye meclislerinin bu konularda çalışan uzmanları da barındırması önemli olmaktadır.
Türkiye’nin büyümesi ve gelişmesinde, kent ölçeğinde büyük bir potansiyel bulunmaktadır. Kent ölçeğinde alınan kararlar ve yapılan uygulamalar, kentlerin gelişiminde, dolayısıyla da ülkenin gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Kentlerin iyi yönetilmesi, hem ülke kaynaklarının verimli kullanmasını, hem de turizm gibi uzun vadeli planlamalarla ülkenin ve kentlinin ekonomik olarak gelişmesini sağlayacaktır. Kentin nasıl ve kimler tarafından yönetildiği bu bağlamda önemli olmaktadır. Konuya bu açıdan bakıldığında, mevcut yönetim şeklinin ve yönetecek kişilerin seçiminin önemi de ortaya çıkmaktadır.