03.07.2019 13:46 Prof. Dr. Muzaffer Alkan A- A+

Eğitim Vizyonumuz Üzerine Öneriler

Eğitim Vizyonumuz Üzerine Öneriler

1- Fiziki İmkan Eksiği Olan Okulun Eğitimi de Eksik Olacaktır

Okullar, derslik, spor salonu, müzik odası, laboratuar, atölye, yemek hizmetleri salonu, bilişim laboratuarı gibi temel bölümlerden eksik olmamalıdır. Bunun ekonomik maliyetini düşürmek için her köye bir okul yapmak yerine belirli mesafelerde kampus okulların yapılması gerekmektedir. Bu okullarda en az 30 derslik bulunmalı ve öğretmen sayısı buna bağlı olarak 50 kişinin altına düşmemelidir. Bu sayede öğretmenlerin sosyal hayatları da renklenmiş ve yalnızlığa sürüklenmeleri engellenmiş olacaktır. Ayrıca doğaya ilişkin uygulama alanlarına adaptasyon daha kısa sürede gerçekleşecektir. Bu okullar okul öncesi, ilkokul ve ortaokullardan ibaret olmalıdır. Liseler için daha merkezi ve sosyalleşmeye daha açık yerlerde okullar tesis edilmelidir.

2- Tasarım Becerilerinin Öğretimine Erken Başlanmalıdır

Okul öncesi eğitim aşamasında yapılan beceri etkinliklerinin zorluğu daha yüksek olarak tasarlanmalıdır. Kesme, yapıştırma, boyama gibi etkinliklere ayrılan zaman çok fazladır. Bunların kısa sürede öğretimi sağlanmalı ve tasarım becerilerinin sergilendiği lego ya da montaj etkinliklerine yer verilmelidir. Hatta basit devre elemanları ile yapılabilecek etkinlikler flash kart sistemi ile öğrencilere yaptırılmalıdır.

3- İlköğretimde Uygulama Çalışmaları En Az % 50 Oranında Olmalıdır

Oyun çağından yeni çıkmış öğrencileri birden teorik eğitimle baş başa bırakmak erken bıkkınlığa yol açacaktır. Okulun sevilebilmesi için teorik konuları destekleyecek etkinlikler tasarlanmalıdır. Bu amaçla belirli merkezlerde etkinlik tasarlayan komisyonlar kurularak uygun        olanların üst komisyonlarca seçilmesi sağlanacaktır. Bunlar müfredatı oluşturacak ve bu sayede standart bir eğitim sağlanmalıdır.

4- Öğretmenler Performanslarına Göre Teşvik Primleri Almalıdır

Asgari olarak öğretmenlerin aldığı maaş ödentilerinin yanı sıra proje ve innovasyon anlamında geliştirdikleri her çalışma için yıllık bazda ilave ödenti ile taltif edilmelidir. Okullardaki yıllık puanlarının yanı sıra tayin için bu çalışmalar da puanlamaya tabi tutulmalı ve ilave bir avantaj  olarak öğretmenlere sunulmalıdır.

5- Göreceli Liyakat Kavramı Yerine Kriterlerle Sağlamlaştırılmış İdarecilik Sistemi Getirilmelidir

Liyakat kavramı, günümüzde merkezi yönetimlerin beğenisini kazanmak, siyasetçilere kendini beğendirmek, sempatik kanallarla ön plana çıkmak ya da idareci bir hiyerarşik yapıdan gelmek gibi  kriterlerle sürdürülen bir olgu şeklinde tecelli etmektedir. Oysa aşağıdaki örnekte olduğu gibi kriterler olursa, herkes bu kriterlere sahip olmadan idareci olamayacağını anlayacak ve farklı uğraşlarla idareci olma yolunu tercih etmeyecektir.

 Örneğin;

  • 500 proje puanına sahip olmak (Her bitmiş proje 100 puan),
  • En az yüksek lisans mezunu olmak,
  • Yabancı dil puanı akademik düzeydeki sınavlara uygun olarak en az 50 olmalıdır,
  • Adli suça iştirak etmemiş olmak,
  • Maaştan kesme ve daha ileri düzeyde disiplin cezası almamış olmak,
  • Alanı ile ilgili en az 3 eğitim kursuna katılmış olmak…

Bu sayede idarecilik, yaşlı veya popüler öğretmenlerin tekelinden kurtularak her öğretmenin kriterleri tamamladığında müracaat edebileceği bir kademe olacaktır. Bu durum her idarecinin kendini bilmesini ve adaletli davranmasını destekleyecek bir uygulama olacaktır.

6- Ortaokuldan sonra öğrencilerin yönlendirilmesi belirli kriterlerle yapılmalıdır

Her veli, meslek seçiminde popüler meslekleri çocuklarına uygun görmekte ve herkes çocuğunun yeterliliğini dikkate almadan farklı bir hevesin içerisine girmektedir. Oysa bir doktor kadar bir ziraat mühendisi de önemlidir. Doktor sağlığımız açısından ne kadar önemli ise, doğal ürün yetiştiren bir ziraat mühendisi de o derece sağlığımızı desteklemektedir. Ya da bir mimar ne kadar önemli ise o mimariyi tanıtan bir turizm uzmanı da o derece önemlidir. Yani iyi meslek kötü meslek yoktur. Her mesleğin üretebileceği katma değerler irdelenmeli ve kazanca dönüştürülmelidir.

Bu amaçla ortaokul sonunda öğrencilerin hangi alanda başarılı olabileceği konusunda sınıf öğretmeni, rehber öğretmeni, proje çalışmaları, öğrenci heves-becerileri  ve veli görüşü puanlanarak mesleki yönlendirmesi ona göre yapılmalıdır. Bu sayede öğrencinin istemediği bir alana zorlanması ve zoraki okumaya sevk edilmesinin önüne geçilecektir. Hevesle yapılan bir eğitimin başarılı olacağı da reel bir sonuçtur.

7- Özel Eğitim Merkezleri Her Okulun Bir Parçası Olacaktır

Okul öncesi eğitim sınıfları gibi özel eğitim sınıfları da her okulda en az bir bölüm olarak yer almalı ve bu çocukların ailelerinden uzaklaşmadan temel eğitimlerini almaları sağlanmalıdır. Daha ileri aşamalarda daha donanımlı okullar ile bu gelişim desteklenmelidir.

8- Üstün Yeteneklilerin Analizi Her Yıl Yapılmalıdır

Bilim ve Sanat Eğitimi Merkezleri ile işbirliği yapılarak her yıl öğrenci taramalarının yapılması sağlanacaktır. Elbette ki her zaman onlarca üstün yetenekli öğrenci bir okuldan çıkmayabilir. Ama bir tanesini bile seçmek ve desteklemek ülke açısından çok önemlidir.

9- Yabancı Dil Baraj Dersi Olarak Önemsenmelidir

Ülkemizde yabancı dil eğitimi bir türlü amacına ulaşmamış bir eğitim şekline dönüşmüştür. Hatta sadece özel okullara güven duyulmakta ve aileler çocuklarını sırf dil eğitimi iyi diye özel okullara göndermektedir. Özel okulların dil programları incelendiğinde sadece dil materyallerinin daha donanımlı olduğu dikkati çeker. Özel teşebbüsler bunu sağlarken devletin daha üst düzeyde sağlaması gerekir. Dil öğrenme zorlanma olmaksızın mümkün değildir. Halen “yabancı dil öğrenmeye ne gerek var” mantığının hakim olduğu bir anlayışı benimseyenler çok az değildir. Dünyayı anlayabilecek ve takip edecek bireylerin yetişmesi için dil eğitiminin zorlanması şarttır.

10- Sanat, Spor ve Obezite ile Mücadele Vazgeçilmez Olmalıdır

Gelişen toplumlarda ergenlik dönemine kadar öğrenciler belirli enstrümanları çalabilmekte, en az bir branşta lisanslı sporcu olabilmekte ve fiziki olarak rehabilite edilmiş şekle dönüşebilmektedir. Bizde ise branşlaşma ve sanata yönelme ergenlik döneminde başlamaktadır. Bu durum ileri yaşlarda branşlaşmayı sağlamaktadır. Daha sonra lise ve üniversite telaşına düşen çocuklarda bu durum gerilemekte ve sanat-sporda başarısız nesili doğurmaktadır.

Sonuç olarak yaşam kalitesi yüksek eğitim kurumlarının tesis edilmesi hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından başarının temel ilkeleridir. Yarım okullar, yarım motivasyonlu öğretmenler, istediği eğitimi alamayan öğrenciler ve her şeyi bildiğini zanneden velilerle başarılı olmanın beklenmesi hayaldir. Tüm veliler sadece kendi çocuğunu önemli görmekten vazgeçmeli ve müdahalelerinde tüm eğitim sistemini yanlış yönlendirmemelidir.

Diğer yandan her gün yeni bir eğitim sistemi gündeme gelmemeli, her hükümet değiştiğinde ya da her bakan değişiminde şapkadan tavşan çıkarabilecek beklentilerin içerisine girilmemelidir. İleri toplumlar 10 yıllık 20 yıllık planlarını uygulamaya sokarken, bizim gelecek senemiz garanti olamamaktadır. Bu sebeple siyasetten bağımsız ülkenin vazgeçilmez bir parametresi olarak eğitimi planlamak zorundayız.