21.06.2021 19:50 A- A+

Tarihin Tekerrürü: Şuşa Beyannamesi

Tarihin Tekerrürü: Şuşa Beyannamesi

TARİH  BU COGRAFYADA ARTIK  OLUMLU İSTİKAMETTE TEKERRÜR EDECEK İNŞALLAH 

                                                                             Prof.Dr. Selma Yel                       

                                                       Tarihdaş Milletler ve Devletler Topluluğu Bşk.Yardımcısı

 

Geçmiş yüzyıllar bütün Türkistan ve Kafkasya için çok acılı, kanlı ve göz yaşılı idi. Osmanlı Devleti’nin parçalanması ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken de çok bedel ödenmiştir. Âmâ yine de Anadolu Türklüğü çok daha şanslı olup,  istiklalini kaybetmemiş, güçlenerek yoluna devam etmiştir. Asla Türkistan’ı, Kafkasya’yı ve can Azerbaycan’ı unutmamış hep kalbinde yaşatıp bir gün yeniden kucaklaşmayı beklemiştir. Bu mucize gerçekleşmiştir. Ancak tarih tekerrürden ibarettir. Eğer ders alınırsa elbette ki bugün ve gelecek yıllar çok daha iyi olacaktır. Şusa Beyannamesine bakıldığında da tarihteki iki önemli anlaşma ile benzeştiği görülmektedir. İlki 28 Mayıs 1918'de bağımsızlığını ilan etmiş olan Azerbaycan ile Osmanlı Devleti arasında 4 Haziran 1918'de Batum'da imzalanan anlaşma olup,  iki kardeş ülkenin askeri ve siyasi ilişkilerinin başlaması mümkün olabilmiştir. Bu anlaşmanın 4. maddesinde, Osmanlı’nın, gerek duyulduğu takdirde Azerbaycan'a askeri yardımda bulunabileceği ifade edilmiştir.   Buna istinaden   Kafkas İslam Ordusu teşkil edilerek, Azerbaycan Türklerinin desteği ile 15 Eylül 1918’de Ermeni Taşnakların işgali altındaki Bakü kurtarılmıştır. Bütün dünya buna karşıyken bu zafer kazanılmıştır. Bütün dünya derken, Osmanlı Devleti’nin müttefiki Almanya gizlice Bolşevik Rusya ile petrol anlaşması yaptığı için karşıdır, Moskova Ermenileri desteklediği için karşıdır, şaşırtıcı olan Bolşevikliği çok büyük tehlike olarak gören İngilizler de Ermenileri himaye konusunda aynı fikirde olup, küçük bir askeri birliği Ermenilere yardıma göndermiştir. Tarih ders alınmazsa hep tekerrür eder demiştik ya! Ders alınmaya başlanıldığı için son Karabağ savaşında tarih aynen Bakü’nün 1918’de halas edilmesi gibi yaşanmıştır.

Şuşa Beyannamesine benzeyen ikinci anlaşma Kars Anlaşmasıdır. Zaten bunu Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın İlham Aliyev de ifade etmiştir. 1921’de Anadolu Türklüğü için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi zaferini müteakiben, Rusya kontrolündeki Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) arasında tam olarak 100 yıl önce 13 Ekim 1921’de imzalanmıştır Kars Anlaşması.

Kars Anlaşması giriş,  20 madde ve eklerden oluşmaktadır. Moskova Anlaşması’nın büyük ölçüde tekrarıdır. Bu Anlaşmayla Türkiye'nin doğu sınırı çizilirken, TBMM’yi bu cephede en çok uğraştıran Ermeni sorunu da çözülmüştür.  Anlaşma kapsamında Azerbaycan Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Nahçıvan bölgesi özerklik kazanmıştır. Âmâ bu o kadar da kolay olmamıştır. Bedel ödenmiştir. Rusya’nın Nahcivan üzerindeki ısrarlı taleplerine o tarihlerde bir ölüm kalım savaşı vermekte olan TBMM ısrarla karşı durmuş, hatta Moskova bunu SSAC’ne de kabul ettirmiş olmasına rağmen,   direnmeye devam edilmiştir. Rusya,  Batum’u alabilmek için Nahcivan’dan vazgeçmiş mecburiyetinde kalmıştır.. Sonuç olarak Türkiye de Batum’dan vazgeçmek mecburiyetinde kalmıştır. Böylece, TBMM’nin gayretleri sayesinde imzalanmış olan Kars Anlaşması ile Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü kısmen de olsa korunmuş, Nahçıvan, üçüncü bir ülkeye devredilmez kaydıyla Azerbaycan’a bağlı özerk bir cumhuriyet olarak varlığını korumaya devam etmesi mümkün olabilmiştir.  TBMM’nin bir diğer talebi, Azerbaycan’ı bağımsız bir devlet olarak görmek ve siyasi ilişkilerini bu çizgide devam ettirmektir. Bu amaçla 4 Haziran 1918 Anlaşmasını devam ettirerek, Azerbaycan ile ayrı bir anlaşma imzalamak ve böylece Onun bağımsız bir devlet olduğunu ispat etmek istemişse de, ne yazık ki o tarihteki Sovyet Azerbaycan Hükümeti bu isteği kabul edememiştir.

Bugün Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasından, Nahcivan’ın statüsüne kadar tüm konularda Türkiye’nin dayanak noktası Kars Antlaşması olup, özellikle Ermenistan ve Gürcistan’dan gelebilecek tehlikelere karşı Nahçıvan ve Batum garantörlükleri hususunda hukuki ve siyasi müdahale imkânı vermektedir. Ancak günümüz için Gürcistan’dan böyle bir tehlike beklenilmesi söz konusu olmayıp, aksine giderek iki ülke arsındaki dostane ilişkiler çok daha fazla güçlenmeye devam etmektedir. Denilebilir ki, Kafkasya’da yüzyıllar boyu yaşanan rekabet, kan, çatışma büyük ölçüde Kars Anlaşması ile sona emiştir. Nahçıvan, Türkiye’nin Azerbaycan ve Türkistan olmak üzere Türk dünyasıyla irtibatını sağlayacak tek kapı olduğu gibi aynı durum Azerbaycan için de geçerlidir, orası hasret kapısı, orası hasret köprüsüdür... Bugün  Nahçıvan hala Azerbaycan torpağı ise ,bu Türkiye’nin ısrarları ve fedakârlıkları sayesinde olmuştur.Günümüzdeki Kafkasya sınırı, Moskova ve Kars Antlaşması’ndan bugüne kadar aynen muhafaza edilmiş olup, SSCB’nin dağılmasıyla başlayan yeni siyasi ortamda. Ermenistan, yeniden tarihi tekerrür ettirerek Karabağ’a saldırmış, Hocalı ’da katliamlar yapmıştır. Gürcistan ile problemlerini daha sonraya erteleyerek,  23 Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’nin 11. maddesinde 1915 Osmanlı coğrafyasındaki ve Batı Ermenistan’daki sözde soykırımın tanınması için çalışacağını ilan etmiştir. Oysa Kars Antlaşması’nın 15. Maddesinde “İmzacı taraflardan her biri işbu Antlaşmanın imzalanmasından hemen sonra, Kafkas cephesindeki savaş nedeniyle işlenen cinayet ve cürümler için öteki Taraf uyrukları yararına tam bir genel af ilan etmeyi yükümlenir” denilmekte olup, buna göre; Türkiye ve Ermenistan genel bir af ilan etmeyi kabul etmişlerdir. Ancak, Şubat 1991’de ise Ermenistan Kars Antlaşması ile çizilen sınırı tanımadıklarını ilan etmiş ve müteakiben de 23 Eylül 1991’den itibaren Ermenistan Anayasası’nın 13. Maddesinde Ağrı dağı devlet armasında milli bir sembol olarak yer almaya başlamıştır. Ancak, Türkiye’nin Ermenistan’a karşı siyasi, hukuki ve askeri müdahalesinde Kars Antlaşması en önemli hukuki dayanak olarak varlığını korumaya devam etmekte olup, bunun dışındaki uygulamalar uluslararası hukuk dışı eylemler olacaktır.

Konuşmamızın başında ne demiştik, tarih tekerrürden ibarettir. Türk milleti de, Türk Devletleri de artık tarihten ders almayı öğrenmişler ve özellikle de birlikten kuvvet doğacağının bilinciyle hareket etmeye başlamışlardır. Bunu sonuçları Karabağ savaşında görülmüş, Azerbaycan işgal altındaki yurduna kavuşmuştur. Bakü’nün 1918’deki kurtarılışı ile Şuşa’nın işgalden kurtarılışı neredeyse aynıdır, aynı öneme sahiptir. İşte bu zaferin de ışığında yeni adımlar atılması gerekmiş olup, bütün bunların hepsi 1921 Kars Anlaşmasına bağlı kalmak kaydıyla Şuşa beyannamesinde teminat altına alınmıştır. Bu beyannamede şu esaslar hükme bağlanmıştır.

-Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü, uluslararası düzeyde tanınmış sınırların dokunulmazlığı, devletlerin iç işlerine karışmama ilkelerine dayanarak müttefiklik ilişkilerinin kurulmasının siyasi ve hukuki mekanizmalarını belirler. Bu madde de çok önemli olup, yine tarihin tekerrür etmemesi için, iki ülke işbirliği süreçlerinin sınırlarını göstermektedir. Zira biz tarihçiler hala Rus vb ülkelerin attığı iftiraları temizlemeye çalışmaktayız ki, bunlardan birisi de İslam Ordusunun Bakü harekâtının, Osmanlı Devleti’nin Azerbaycan’ı ilhak amacı ile ilişkili olduğudur. Kesinlikle bu bir iftira olup, Osmanlı Devleti, Dağıstan ve Azerbaycan’dan oluşan bağımsız bir İslam Konfederasyonu teşkil etmeyi planlamıştır. Asla Azerbaycan’ın müstakilliğine gölge düşürme niyeti olmamıştır

-Taraflar, dış politika alanındaki koordinasyonun ve düzenli ikili siyasi istişarelerin gerçekleştirilmesinin önemini belirtir ve bu yönde Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi çerçevesindeki faaliyetlerin önemini vurgular ifadesi hali hazırdaki bu iş birliği sürecinin çok daha fazla güçlendirilerek devam edeceğini göstermektedir.

-Taraflar, kendi ulusal çıkar ve menfaatlerini koruma ve sağlamaya yönelik bağımsız dış politika yürütürler. Taraflar, bölgesel ve uluslararası düzeyde istikrar ve refah üzerinden barış, dostluk ve samimi komşuluğa dayalı uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi, ayrıca ihtilaflar ile bölgesel ve küresel güvenlik ve istikrar meselelerinin çözümlenmesi yönünde ortak çaba gösterirler. Bu madde de önemlidir. Günümüzdeki iki ülkenin arasını bozmaya yönelik teşebbüsleri engelleyici bir hüküm olup, her iki ülke de bağımsız devletler olarak kendi seçimlerini yapma iradesine sahiptirler. Bu noktada hiçbir suizan söz konusu olmayacaktır.
 

-Taraflar, güncel, karşılıklı ilgi uyandıran uluslararası konularda dayanışma ve karşılıklı destek sergileyerek yakın veya örtüşen tutumlardan yola çıkarak ikili işbirliğini derinleştireceklerdir ve BM, AGİT, Avrupa Konseyi, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, İİT dahil uluslararası ve bölgesel kuruluşlar çerçevesinde birbirine karşılıklı destek vereceklerdir.
 

-Tehdit ve saldırı halinde Taraflar birbirine gerekli yardımı yapacak ve Taraflardan herhangi birinin kanaatine göre onun bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne, uluslararası düzeyde tanınmış sınırlarının dokunulmazlığına veya güvenliğine karşı üçüncü bir devlet veya devletler tarafından tehdit ve saldırı gerçekleştirildiğinde, Taraflar, ortak istişareler yapacak ve bu tehdit veya saldırının önlenmesi amacıyla BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine uygun girişimlerde bulunacak, birbirine BM Şartı’na uygun şekilde gerekli yardımı yapacaklardır. Bu yardımın kapsam ve biçimi ivedi yapılan görüşmeler yoluyla belirlenerek ortak tedbirler alınması için savunma ihtiyaçlarının karşılanmasına karar verilecek ve Silahlı Kuvvetlerin güç ve yönetim birimlerinin koordineli faaliyeti sağlanacaktır. Bu madde, iki ülke arasındaki fiiliyatta zaten var olan dayanışmanın resmiyete dökülmesi olup, tek millet iki devlet anlayışının somut halidir.

-Tarafların Güvenlik Konseylerinin milli güvenlik konularında düzenli olarak ortak toplantıları düzenlenecektir ve bu toplantılarda ulusal çıkarların, Tarafların çıkarlarını etkileyen bölgesel ve uluslararası güvenlik konularının müzakeresi gerçekleştirilecektir.

-Taraflar, iki kardeş ülke silahlı kuvvetlerinin çağın gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılması ve modernizasyonuna yönelik olarak ortak çaba göstermeye devam edecektir. Bu da çok önemli olup, iki ülke arasındaki dayanışmanın kuvveden fiile geçirilmesi anlamına gelmektedir. Aynı zamanda resmi bir anlaşmada “iki kardeş ülke” ifadesinin yer almakta olması, tarihi bir hakikatin resmen dünyaya ilan edilmesi anlamına gelmektedir.
 

-İşgalden kurtarılan alanlarda hayatın normalleştirilmesi için ortak hareket edilecek
-Taraflar, Ermeni işgalinden kurtarılan rayonlarda başta mayınlı arazilerin temizlenmesi olmak üzere hayatın normalleştirilmesi faaliyetlerini destekleyeceklerdir.
-Taraflar, savunma yeteneklerinin ve askeri güvenliğin güçlendirilmesine yönelik personel mübadelesini, ortak eğitim ve tatbikatların düzenlenmesini, iki ülke silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliğinin artırılmasını, modern teknolojilere dayalı silah ve mühimmatların yönetilmesinde yakın işbirliğini ve bu amaçla yetkili kurum ve kuruluşların koordineli faaliyetinin sağlanmasını teşvik edeceklerdir. Türkiye ve Azerbaycan diğer dost devletlerin orduları ile birlikte askeri tatbikatların düzenlenmesini destekleyeceklerdir. İsabetli bir hüküm olan bu madde ile, kısa süre önce Ermenistan tarafından döşenmiş mayınlı bölgelerin haritalarının aradaki, anlaşma hükmüne rağmen Azerbaycan’a verilmemesi sebebiyle 4 insan hayatını kaybetmiştir. Türkiye mayın temizleme huşunda tecrübeli olup, bu noktada yardımcı olacak olması önemlidir.

Sonuç olarak, Şuşa Beyannamesinde de açıkça ifade edildiği gibi iki kardeş ülke yani biz  Oguz boyunun çocukları  Azerbaycan ve Türkiye  21.Yy’ın en önemli anlaşmalarında birisini imza etmişlerdir. Her bir maddenin incelikle düşünülerek, hiçbir nokta açıkta kalmaksızın hazırlanılmış olduğu görülen Şuşa Beyannamesinin zamanlaması da önemli olup, bu noktada bütün dünyaya artık bir millet iki devlet resmi olarak yola çıktı mesajı verilmiştir. Hem Can Azerbaycan’a ve hem de can Türkiye’ye hayırlı olsun.