Kazakistan’ın AGİT Dönem Başkanlığı’nın Üzerinden On Yıl

Gülay MUTLU
Kazakistan Uzmanı
Kuruluş tarihi 1975’e kadar uzanan ve o dönemdeki adı Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) olan yapılanma günümüzde faaliyetleri ile oldukça aktif ve işleyen bir uluslararası örgüte dönüştü. Günümüze kadar gelen sürede konferans çeşitli aşamalardan geçerek, sekretaryası ve başkanlığı ile Amerika’dan Avrupa’ya ve Asya-Pasifiğe kadar olan geniş bir coğrafyada toplam elli altı üye ülke sayısı ile güzide bir teşkilatlanmaya dönüştü. Bugün anılan adı ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı / Organization for Security and Co-operation in Europe (AGİT/OSCE) güvenlik, ekonomi ve insani boyutları içeren üç ana sütun çerçevesinde faaliyetlerini sürdürüyor.
AGİT Avrasya coğrafyası açısından da son derece önemli bir uluslararası örgüt niteliğinde. Özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası kurulan yeni devletler ile Avrupa arasında somut bir temas, başlangıçta var olan zayıf siyasi ilişkilere rağmen, AGİT sayesinde gerçekleşti. AGİT 90’lı yıllarda özellikle Balkanlar ve Kafkasya’da yaşanan çatışma alanlarında uzlaşma ve barışın tesisi adına yürüttüğü çalışmalar ile oldukça fazla gündeme geldi. Kurumsal anlamda çatışmalara arabulucu bir misyon ile yaklaşan ve uluslararası örgütler bağlamında küresel çapta kendisine önemli bir yer edinen AGİT’in başkanlık misyonu da teşkilatın benimsediği ilke ve değerlerin yaygınlaşması ve uygulanması açısından simgesel bir değere sahip. Bu bağlamda 2010 yılında, yürüttüğü başarılı diplomatik çalışmaların neticesinde Kazakistan AGİT’in başkanlığını alarak örgüt tarihinde de bir ilke imza attı. Öncelikle ilk kez bir Orta Asya ülkesi ve eski Sovyetler Birliği üyesi bir ülke bu köklü uluslararası teşkilatın başkanlığını yürütmeye hak kazanmıştı. Temsil ettiği değerler ve yürüttüğü faaliyetlerle hedeflediği ekonomik ve insani kalkınmanın, çatışmalardan uzak kalınarak güvenli bir şekilde sağlanması için yardım ve destek programları ile üye ülkelere katkı sunan AGİT, bu konulara son derece hassas bir şekilde yaklaşan bir devlet başkanının, Nursultan Nazarbayev’in, başında bulunduğu Kazakistan’a çok önemli bir misyon yükledi.
AGİT dönem başkanlığına gelmeden önce, Kazak lider Nursultan Nazarbayev’in Asya coğrafyasında istikrar ve güvenliğin tesisi için yürüttüğü çalışmalar, Kazakistan’ın kurulduğu ilk yıllara kadar uzanır. Kazak Devlet Başkanı Nazarbayev, 1992 yılında henüz AGİT’in bölgede yepyeni bir yapılanma olarak ortaya çıktığı dönemde, Asya coğrafyasında ülkeleri bir araya getirerek güvenliğin ortak bir şemsiye altında tesis edilmesini hedefleyen bir yapılanmaya ihtiyaç olduğunu, 47. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda dile getirmişti. Önerinin kabul edilmesiyle birlikte Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı/ Conference on Interaction and Confidence Building Measures in Asia (AİGK/CICA) 2002 yılında önemli bir platforma dönüştü.
CICA’nın Önemi
Kazakistan’ın 2010 yılında AGİT Dönem Başkanlığına uzanan yolunda CICA’nın kuruluşu, hedefleri ve faaliyetleri ile sunduğu katkı oldukça önemli. Öncelikle Asya siyasi, ekonomik, dini, etnik ve kültürel anlamda çok çeşitlilik gösteren bir coğrafya iken aynı zamanda tarihsel bazı çatışmalardan kaynaklanan bir güvensizlik ve gerginlik ortamına sahiptir. Bu ortamı yumuşatmak ve Nazarbayev’in söylemi ile “Avrasya kıtasında ortak bir güvenlik kuşağı kurmak” amacıyla CICA kuruldu. Dönem başkanlığını sırası ile Kazakistan, Türkiye, Çin ve son olarak Tacikistan’ın yaptığı bu örgütün tarihsel bazda değeri bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Belirtildiği üzere, AGİT, Sovyetler Birliği sonrası oluşan devletlerle, Avrupa’nın somut bir ilişki kurması açısından önemli ancak o dönemde ihtiyaç duyulan güven ortamını sağlamakta, en azından Asya kıtasına ulaşabilmek adına hızlı bir tepki gösteremedi.
Bu açıdan bakıldığında CICA sayesinde Asya ülkeleri bir araya gelerek ortak bir diyalog kanalı oluşturdu ve üye ülkelere özellikle güven esasına dayanan bir platformda karşılıklı işbirliği yapma imkanı sundu. Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası, Radikal İslamcı gruplar ve terörizmi ilk kez bu kadar yakından tanıyan ve hisseden bölge ülkeleri açısından CICA’nın kuruluşu ve dönüşümü o dönemde önemli bir açığı kapattı. Terörizmin yok edilmesi ve medeniyetler arası diyalogun geliştirilmesi için kurulan CICA’nın değeri ve Asya coğrafyasında istikrarı sağlamak adına ciddi bir potansiyele sahip olduğu da tarihsel süreç içerisinde daha iyi anlaşılıyor. Kurulduğu dönemde CICA’nın ilkeleri doğrultusunda hareket edeceğini samimi bir şekilde ifade eden Nursultan Nazarbayev, Sovyetler döneminde ciddi bir nükleer güç olan ülkesini, nükleer tesislerden arındırarak bölgesel barış ve güvenliğe tartışmasız çok önemli katkılar sağladı. Kazakistan’ın bu çabaları yalnızca bölgesel barış ve istikrara değil aynı zamanda küresel barışa da önemli katkılar sundu.
AGİT Dönem Başkanlığı ve Kazandırdığı Misyon
2010 yılında Kazakistan, AGİT gibi önemli bir uluslararası örgütün başkanlığını üstlenirken henüz 19 yıllık bağımsız bir devletti. Ancak ülkenin ekonomik, siyasi ve insani olarak gelişebilmesi bölgesel bazda bir güven ve işbirliği ortamını gerektiriyordu. Bu açıdan Nursultan Nazarbayev’in de o dönemde belirttiği gibi, uluslararası yaşanan ekonomik ve siyasi krizlerde gelişmekte olan ülkelerin, Batı tarafından üretilen çözüm planlarının bir parçası olması oldukça önemli idi. Bu kapsamda dönem başkanlığı esnasında Kazakistan, AGİT üye ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi’ni 1 Aralık 2010’da başkent Nursultan’da topladı. Bu zirve o tarihin en son on bir yıl öncesinde İstanbul’da toplanmıştı.
Bu yıl Kazakistan’ın dönem başkanlığının üzerinden on yıl geçti. Kazakistan o dönemde yaptığı zirveler ile AGİT’in Orta Asya coğrafyasına odaklanmasını sağlarken Avrupa’nın siyasi ve ekonomik yönden bölgeye yönelik adımlar atmasına önemli bir alt yapı sağladı. Bir yandan da Rusya ve Çin gibi komşularının ötesinde Kazakistan kendisini uluslararası gündeme taşıyarak Avrupalı ülkeler ile yeni ortaklık alanları oluşturdu. Dolayısıyla dönem başkanlığı hem Kazakistan için hem de örgüte üye devletler için önemli getiriler sağladı. 2000’li yıllarda AGİT’in özellikle Soğuk Savaş döneminden kalan, pasifleşen bir yapıya doğru yol aldığına yönelik eleştiriler haiz idi. Kazakistan dönem başkanlığı esnasında AGİT’e yeni bir bakış açısı getirmiş ve bölgesel işbirliği mekanizmalarını yeniden aktifleştirmişti.
O dönemden bu güne kadar geçen sürede de Kazakistan üstlendiği misyonu her alanda ön plana çıkartmayı sürdürdü. Örneğin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile yaptığı anlaşma çerçevesinde barışçıl yollarla uranyum zenginleştirmeye başladı. Bu durum bu güne kadar olduğu gibi kendi açısından tutarlılıkla uluslararası alanda, güven esasına dayalı hareket edeceğinin bir göstergesi idi. Diğer taraftan bölgesel sorunlarda arabuluculuk rollerini üstlenmeye devam etti. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan 2014 Kırım Krizi esnasında da Kazakistan’ın uzlaştırma çabaları bunlar arasında sayılabilir. Yine Suriye Sorununda da çözüm odaklı girişimler üstlenen Kazakistan AGİT Dönem Başkanlığı sonrası da bölgesel sorun ve çatışmalarda elini taşın altına koymaya devam etti. Örnekler bölge bazında çoğaltılabilir. AGİT dönem başkanlığı Kazakistan için bir dönüm noktasıydı ancak bu dönüm noktası ülkenin küresel barış ve istikrara yönelik sunduğu katkıları uluslararası gündemde görünür kıldı. Kazakistan açısından bu çabalar aslında kurulduğu ilk yıldan günümüze kadar devam ediyor.