15.05.2019 16:41 Dr. Emrah Aydemir A- A+

Kamu Diplomasisi Açısından Türkiye'nin Yumuşak Gücü

Kamu Diplomasisi Açısından Türkiye'nin Yumuşak Gücü

Kamu Diplomasisi Açısından Türkiye'nin Yumuşak Gücü

Çeşitli şekillerde tanımlanan yumuşak güç, son zamanlarda dış politika ve diplomasi sürecinde sahip olduğu bileşenlerin etkisiyle tartışılmakta ve stratejik açıdan sağladığı avantajlar değerlendirilmektedir. Yumuşak güç, bir devletin hedeflerine ulaşmasında yardımcı olabilecek itibar, kültür ve değerler gibi maddi olmayan yetenekler olarak görülmektedir. Uluslararası ilişkilerde etkileme yeteneği diğer araçlara göre daha fazla olan yumuşak güç, uzun vadeli olarak tutum ve tercihleri şekillendirebilmektedir.

Yumuşak güç insanları zorlamaz ve insanlarla iş birliği kurar. Gücü, doğrudan olmayan yollarla kullanan yumuşak güç,  bir ülke açısından uluslararası politikada hedeflediği neticeler ile ilgili kendi değerlerinin beğenilmesini, dış politikadaki hedefleri için başka ülkelerin onun amaçları doğrultusunda takip etmesini, temsil ettiği yapıya imrenilmesini, açıklık ve refah seviyesine ulaşılmasını istemektedir. Yani yumuşak güç başka ülkeleri ve toplumları cezbetmek, kendine çekerek değiştirmek, istenilen şeylerin diğer ülke ve toplumlar tarafından istenmesini sağlamak ve diğer insanların önceliklerini düzenleyecek biçimde siyasi gündemi belirleme hüneri olarak[1]tanımlanmaktadır. Bir başka tanıma göre yumuşak güç, ulusal çıkarların himayesi ve devam ettirilmesi için faydalanılan, başka ülke yönetimlerini kamuoyuna yönelik yapılan çalışmalar neticesinde kamuoyunun isteğiyle yönlendiren, gerçekçi olarak cazibeyi odak noktası gören, kültürel diplomasi yoluyla başka ülkelerin halkıyla bağlar kuran ve bağları ilerleten, gönüllerin fethedilmesine imkân tanıyan, dış politikadaki hedefler için ortam oluşturan ve bir devletin pozisyonunu uluslararası anlamda güçlendiren bir araçtır.[2]

Tanımlar değerlendirildiğinde günümüzde uluslararası ilişkilerin esasını, metodunu ve hepsinden önemlisi etki alanını değiştiren temel faktör yumuşak güçtür. Yumuşak güç önceki uluslararası düzende bütün dünyaya dağıtılmış önemli güç merkezlerini değiştirdiği gibi, devletlerin birbirlerini etkileme kapasitesini arttırmış ve yeni dünya düzenini çeşitli amaçlar üzerine kurgulamıştır.[3] Bu doğrultuda Türkiye de dünyanın diğer ülkeleri gibi yumuşak gücünü kullanmaya çalışmaktadır.

Türkiye’nin kültürel çeşitliliği, yerel değerleri,tarihi ve jeopolitik konumu Türkiye’nin kazanımları arasındadır. Türkiye’nin sahip olduğu bu kazanımlar yumuşak gücü açısından önemli avantajlar olarak değerlendirilmekte, dış politikasını şekillendirmesinde amacına yönelik olarak ortaya çıkarmış olduğu ekonomik ve siyasal boyutların bir arada işlendiği yaklaşımlar meydana getirmekte ve kendi dış politikası için yeni formülizasyonlar üretmesine zemin hazırlamaktadır. Fakat Türkiye; Amerika, İngiltere, Fransa, gibi ülkelerin aksine yumuşak gücünü uluslararası değil bölgesel amaçlar ve bölge ülke vatandaşlarının davranışlarını etkilemek için kullanmaya çalışmaktadır. Türkiye yumuşak güç enstrümanlarını sadece dini, kültürel ve tarihi bağlar üzerine indirgemektedir. Ekonomik refah, uluslararası evrensel değerler ve teknolojik üstünlük gibi çekicilikleri dış politikada göz ardı eden Türkiye, tarihi ve kültürel bağların dış politikadaki hedefler için yeterli olduğunu düşünmektedir. Bu durum doğası gereği ülkenin uluslararası cazibesini istenilen seviyeye getirememektedir.

Türkiye yumuşak gücünü kullanarak Asya’dan Balkanlara, Balkanlardan Ortadoğu’ya kadar cazibe merkezi olmayı amaçlamakta ve yumuşak güç temel araçlarından yararlanabilmek için yeni yatırımlar yapmaktadır. Türkiye, kamu diplomasisi üzerine yaptığı yatırımları ideoloji temelli olarak pratik hale getirmekte, bölgesel politikalarının gerçekleştirilmesi için kültürel, ticari ve ekonomik bağları arttırarak genel kamuoyu tarafından düşüncelerinin paylaşılmasını istemekte ve kendi değerlerinin ve düşünce biçimlerinin tercih edilmesini uluslararası olarak değil bölgesel çaplı arzulamaktadır.

Sınırlı seviyede de olsa Türkiye’nin ortak geçmişe sahip olduğu bölge ülkelerine yönelik tarih, kültür, din ve etnik yakınlıktan yola çıkarak kamu diplomasisi mesajlarını sunması, dünyanın genelini hedeflemediği, uluslararası analizleri çok sınırlı tuttuğu, özellikle Avrupa, Orta ve Latin Amerika ve Uzak Doğu’da dış kamuoyunun duygu ve tutumlarını takip etmediği ve bu kamuoylarını ihmal ettiği açık olarak göze çarpmaktadır. Ülkelerdeki rejimlere ve ülkelerin iç durumuna göre değişmeyen evrensel yumuşak güç mesajlarının oluşturulmasının gerektiği bu yüzyılda, Türkiye’nin yumuşak güç kaynakları dış politikada genel olarak somut başarılar getirememektedir. Türkiye’nin yumuşak gücünü uluslararası boyutta kullanacağı evrensel bir hikâyesinin olmaması, devletten sivil topluma kadar bir entegrasyonun yaratılmamış olması, dış politikada net amaçların belirlenmemiş olması, yumuşak gücün temelde bölge ülkeleri üzerinde bir güç boyutu olarak görülmesi ve sonucunda başarı getirecek ortam için yeterli kamu diplomasisi uygulamalarının hazırlanmamış olması, kuşkusuz Türkiye’nin yumuşak güç kaynağını oluşturan kültürünün, yerel değerlerinin ve politikalarının dış politikada uluslararası hedeflere ulaşmak için yeterli olmadığını kanıtlamaktadır.

Türkiye’nin yumuşak güç kaynaklarını kültürel ve tarihi bağlara dayandırması dış dünyada rahatsızlık da yaratabilir. Ve söz konusu düşünülen kültürel ve tarihi avantaj Türkiye’ye dış politikada olumlu bir sonuç kazandırmayabilir. Çünkü kültürel ve tarihsel olarak Türkiye’den uzak olan ülkeler, vurgulanmak istenen yumuşak güç mesajlarını kabul etmez. Kaldı ki düşünülen yumuşak güç mesajları bölge ülkeleri de olmak üzere Türkiye’nin aleyhine bir işleyişe dönüşebilir ve yumuşak güç ile iletilmek istenen bir ana vatan kavramı yabancı ülke yönetimlerinde kriz çıkarabilir.

 

 DR. EMRAH AYDEMİR