Irak’ta Hükümet Krizi ve Çözüm Arayışları: Kazımi Formülü
1 Ekim 2019 tarihinde Irak’ta başlayan protestolar, 30 Kasım 2019 günü Başbakan Adil Abdülmehdi’nin istifa etmesine neden olmuş; fakat söz konusu istifanın üzerinden yaklaşık beş ay geçmesine rağmen ülkedeki hükümet krizi aşılamamıştır. Nitekim bu süreçte Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, sırasıyla Muhammed Tevfik Allavi, Adnan el-Zürfi ve son olarak da 9 Nisan 2019’da Mustafa el-Kazımi’yi hükümet kurmakla görevlendirmiştir. Dolayısıyla gerek Allavi’nin gerekse de Zürfi’nin iktidar olmayı başaramaması, Irak’taki hükümet kurma süreçlerinin kaotik yapısını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Zira bahsi geçen ülkede hükümet kurabilmenin temel parametresini Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile İran’ın aynı aday üzerinde uzlaşması oluşturmaktadır.
Irak’taki hükümet kriziyle birlikte bu ülkedeki ABD-İran nüfuz mücadelesi de belirginleşmiş ve 3 Ocak 2020 tarihinde ABD’nin düzenlediği saldırı sonucunda dönemin İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile Hadi Şabi Başkan Yardımcısı ve Keta’ib Hizbullah lideri Ebu Mehdi el-Mühendis’in de aralarında yer aldığı yedi kişi hayatını kaybetmiştir. Kuşkusuz İran’ın Irak politikasının mimarı olan Süleymani’nin ve Tahran’ın en önemli müttefiklerinden biri olan Ketaib Hizbullah lideri Mühendis’in öldürülmesi, İran açısından büyük bir kayıptır. Üstelik bu saldırı aracılığıyla Washington, Tahran’ı Irak’taki denklemin tamamen dışına itmek istediğini de net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu yüzden de İran bakımından Irak’taki hükümet kurma süreci bir prestij meselesine dönüşmüş ve Tahran, Allavi’nin liderliğinde ABD karşıtı bir hükümet kurulmasını organize etmeye çalışmıştır. Bu kapsamda İran’ın Amerikan unsurlarının ülkeden çekilmesi için mitingler organize eden Şii lider Mukteda es-Sadr’la yakınlaştığı görülmüştür.
Anlaşılacağı üzere, bahse konu olan dönemde Sadr, kilit aktör olarak öne çıkmıştır. Çünkü Abdülmehdi’nin istifasını getiren protestolar esnasında Sadr’a bağlı Sairun Koalisyonu, sokağa yön veren başat aktör konumuna ulaşmıştır. Bu kapsamda Tahran, Sadr’la yakınlaşarak Süleymani’nin ölümü sonrasında kaybettiği itibarı dengelemeye çalışmış ve Allavi’nin ismi de bu ortamda gündeme gelmiştir. İran’a yakınlığıyla tanınan Allavi, Irak siyasetindeki en mezhepçi hükümetlerden biri olan Nuri el-Maliki’nin başbakanlığındaki hükümette, Ticaret Bakanı olarak görev yapmıştır. Bu noktada ifade edilmesi gereken en önemli husus ise Sadr’ın İran’la olan yakınlaşmasının Irak Şiilerinin genelini kapsayan bir ittifak arayışını; yani İran yanlısı olan ve olmayan tüm grupları birleştirme çabasını yansıttığıdır.[1] Çünkü kendisi, daha ziyade Irak Şiiliğini esas alan bir tutumu içselleştirmekte ve zaman zaman tıpkı Washington’u eleştirdiği gibi, Tahran’ı da eleştirmektedir. Dolayısıyla İran’ın Irak’ta Sadr’la ittifaka yönelmesi, prestijini kurtarmak amacıyla ABD’ye meydan okuma pahasına, ileride tepkisel niteliği kendisine dönebilecek bir milliyetçiliğin yükselişini göze aldığını göstermektedir. Ancak bu tepki, sanılandan çok daha kısa bir sürede ortaya çıkmış ve Sadr Grubu’nun desteğiyle büyüyen protestolar, Sadr’a bağlı Mavi Şapkalılar’ın müdahalelerine rağmen sona ermemiştir. Yani sokak, Irak milliyetçisi olduğu için İran Şiiliğinin tahakkümüne yükselen itiraz bağlamında desteklediği Sadr’a, Tahran’la olan yakınlaşması hasebiyle sert bir mesaj vermiştir. Nitekim bu mesajı alarak siyasi bir manevra yapan Sadr da teknokratlardan oluşacak bir hükümetin tesis edilmesini savunduğunu belirterek Allavi’yi eleştirmiş ve hatta kurulması muhtemel hükümeti üç gün içerisinde düşürmekle tehdit etmiştir.[2] İşte bu ortamda Allavi, bir yandan en önemli destekçisi olan Sadr’ın desteğini yitirmeye başlamış; diğer yandan da bir türlü Irak Parlamentosu’nda yapılması gereken güvenoyu toplantısının gerçekleşmesini sağlayamamıştır. Buna bağlı olarak Allavi, hükümet kurma görevini iade etmiş ve Cumhurbaşkanı Salih de mevzubahis görevi Zürfi’ye vermiştir.
Eski Necef Valisi olan Zürfi ise valilik görevi sırasında İran’a yönelik sert eleştirileriyle hatırlanmasından dolayı ABD’nin adayı şeklinde yorumlanmış ve Şii grupların desteğini alamamıştır. Hatta Tahran, bu süreçte Şii grupları Zürfi’ye karşı birleştirmek için mesai harcamış ve İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Başkanı Ali Şemhani’nin Bağdat ziyareti gerçekleşmiştir. Dahası İran destekli Şii milis gruplar, ABD’nin bir darbe yaparak Zürfi’ye hükümet kurdurmaya hazırlandığını ve kendilerinin de buna karşı savaşacaklarını açıklamıştır. Açıklamanın yapıldığı gece, DMO’nun yeni Kudüs Gücü Komutanı İbrahim Kani’nin Bağdat’ta olduğu iddiaları da gündeme gelmiştir. Elbette bu da Tahran’ın Irak’taki nüfuzunu korumak için savaşı göze aldığı şeklinde yorumlanmıştır. Mevzubahis ziyaretlerin ardından Şii gruplar arasındaki ittifak arayışları daha da belirginleşmiş[3] ve 6 Nisan 2019 tarihinde beş Şii parti tarafından Şemhani’nin Bağdat ziyareti sırasında görüştüğü isimlerden biri olan Kazımi’nin adaylığı gündeme getirilmiştir. Bu nedenle de Zürfi, görevi iade etmek durumunda kalmıştır. Bununla birlikte Kazımi’nin adaylığı, Tahran’ın İran karşıtı bir adayı reddederken ABD’nin de onaylayacağı bir ismi aradığı anlamına gelmektedir.
Kısacası Irak’taki hükümet kurma süreci hem İran’ın hem de ABD’nin birbirlerine rağmen hükümet kuramaya muktedir olmadıklarını ortaya koymuştur. Bu da Süleymani’nin ölümü sonrasında İran’ın Irak’taki denklemin tamamen dışına itildiği yönünde yapılan yorumların hatalı olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte İran’ın eski gücünde olmadığı da aşikardır. Çünkü Tahran, Zürfi kadar olmasa da ABD’ye yakın bir isim olan Kazımi’nin liderliğine yeşil ışık yakmak durumunda kalmış ve hatta bu ismi, Şii gruplar önermiştir. Yani İran, Süleymani’nin ölümü sonrasında bir prestij meselesi olarak algıladığı Irak siyasetinde temel hedefine ulaşamamıştır.
Irak’taki hükümet krizini çözmesi beklenen Kazımi, 2016 yılından beri Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı olarak görev yapmaktadır. Baas rejimi döneminde İngiltere’den yürütülen rejim karşıtı muhalefetin bir parçası olan Kazımi,[4] pragmatik bir isim olarak tanınmakta ve Şii kimliğiyle bilinmektedir. Zaten İran’ın Kazımi’yi üzerinde uzlaşılabilir bir şahıs olarak görmesi de bundan kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda Tahran, Kazımi’ye “İran’a karşı düşmanca bir politika uygulamamak” ön koşuluyla yeşil ışık yakmıştır. İran’ın Bağdat Büyükelçisi Irec Mescidi de konuya ilişkin açıklamada bulunarak “Umarım başarılı olur ve güvenoyu alır.” demiştir.[5] Bu da Irak’ta ABD ve İran’ın ortak bir aday üzerinde uzlaştığına işaret etmektedir. Söz konusu uzlaşıyı, Irak ekonomisindeki sıkıntılar ve ülkede patlak veren korona salgını da tetiklemektedir. Zira siyasi istikrarsızlığın halkta yarattığı huzursuzluk, ABD’nin de İran’ın da çıkarlarına zarar vermektedir. Üstelik Kazımi’nin arkasında ciddi bir medya desteği de vardır. Bu nedenle de Kazımi’nin kuracağı hükümetin güvenoyu alarak göreve başlayacağı tahmin edilmektedir. Ancak İran yanlısı grupların Kazımi’yi Süleymani’ye düzenlenen suikast nedeniyle suçladıkları da bilinmektedir. Nitekim Ketaib Hizbullah, Kazımi’nin adaylığını eleştiren bir açıklama yapmış ve durumun Irak halkına savaş açmak anlamına geldiğini öne sürmüştür.[6] Dolayısıyla İran’ın Kazımi’ye sıcak bakarken bile, yeni bir iktidar formülü arayışında olduğu açıktır. Ketaib Hizbullah’ın yaklaşımı, İran’ın bir siyasi manevrada bulunma olasılığına işaret etmektedir. Bir başka deyişle Tahran, eldeki imkânlar nedeniyle kendisine düşmanlık yapmayacak ABD yanlısı bir adaya onay vermek ve hatta önermek durumunda kalmışsa da son ana kadar farklı senaryoları hayata geçirebilmek için çalışacaktır. Lakin mevcut tablo, Kazımi’nin hükümet kurmayı başaracağı izlenimini oluşturmaktadır.
Sonuç olarak Irak’ta yaklaşık beş aydır devam eden hükümet krizi, ABD ile İran’ın birbirini tamamen yok saymalarının mümkün olmadığını göstermiş ve tarafların uzlaşmasını gerektirmiştir. Elbette bu durum, söz konusu ülkede kurulan hükümetlerin iradelerinin Irak halkına dayanmadığı anlamına gelmektedir. Bu yüzden de kurulacak hükümetlerin ülkedeki istikrarsızlığı Irak halkının çıkarlarını önceleyen politikalar doğrultusunda gidermeleri pek mümkün değildir. Yani Irak, Kazımi formülü vesilesiyle hükümet krizini aşsa bile, ABD ile İran arasındaki rekabetin ceremesini çekmeye devam edecektir.
[1] Konu hakkında detaylı bilgi için bkz. Doğacan Başaran, “Yeni İttifak Arayışları: İran-Sadr Yakınlaşması”, TÜRPAV, 05.03.2020, http://turpav.org/milli-politikalar-enstitusu/dis-politika/yeni-ittifak-arayislari-iran-sadr-yakinlasmasi.html, (Erişim Tarihi: 19.04.2020).
[2] “Iraq’s Sadr Threatens to Overthrow Allawi in 3 Days”, Asharq Al Awsat¸https://aawsat.com/english/home/article/2124061/iraq%E2%80%99s-sadr-threatens-overthrow-allawi-3-days , (Erişim Tarihi: 19.04.2020).
[3] Baria Alamuddin, “Iraq Being Dragged Down by Drowning Iranian Regime”, Baghdad Post¸ 13.04.2020, https://www.thebaghdadpost.com/en/Story/47873/Iraq-being-dragged-down-by-drowning-Iranian-regime, (Erişim Tarihi: 19.04.2020).
[4] Mehmet Alaca, “Irak’ta Hükümet Düğümü Kazımi’yle Çözülür mü?”, Anadolu Ajansı, 10.04.2020, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/irak-ta-hukumet-dugumu-kazimi-yle-cozulur-mu/1799834, (Erişim Tarihi: 19.04.2020).
[5] “Iran Supports Any Prime Minister Winning Iraqi Parliament’s Vote of Confidence”, IRNA, 12.04.2020, https://en.irna.ir/news/83747815/Iran-supports-any-prime-minister-winning-Iraqi-parliament-s-vote, (Erişim Tarihi: 19.04.2020).
[6] “Irak’ta Hükümet Krizi: Ketaib Hizbullah Kazımi’yi Kabul Etmedi”, Mepa News, 11.04.2020, https://www.mepanews.com/irakta-hukumet-krizi-ketaib-hizbullah-kazimiyi-kabul-etmedi-35485h.htm, (Erişim Tarihi: 19.04.2020).