1915 Olayları Bağlamında 24 Nisan Nedir? Ne Değildir?

Dr. Güzin ÇAYKIRAN
Bilindiği üzere 24 Nisan 1915, Ermeniler tarafından soykırım günü olarak anılmaktadır. Peki! 24 Nisan’da ne olmuştu?
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı sırasında 24 Nisan 1915’te aldığı bir kararla Ermeniler tarafından kurulmuş olan komiteleri (Taşnaksutyun, Hınçak, Ramgavar vs.) kapatma kararı almış ve üyelerinden 610 kişi hakkında yakalama kararı çıkarmıştı. Bunlardan 235[1] komite üyesi Ermeni tutuklanmış ve bunlar Çankırı, Ayaş ve Konya’ya gönderilmişlerdi. Kararın ana gerekçesi, Ermenilerin Anadolu’nun birçok yerinde isyan etmiş olmalarıydı.[2] Özellikle 20 Nisan 1915’te Van merkezde büyük bir isyanın başlaması, kararın üzerinde etkiliydi.[3] Nitekim 20 Nisan-16 Mayıs 1915 tarihleri arasında III. Osmanlı ordusu, Kafkas Cephesi’nde Ruslarla muharebe etmesi gerekirken Van şehrinde Ermeni isyanını bastırmaya çalışmıştı. İsyanı fırsat bilen Rus Kafkas Ordusu birlikleri de İran üzerinden Van’a ilerleyerek Ermeni isyancılarla birleşmiş ve Van’ı işgal etmişlerdi. 20 Mayıs 1915’te de Ermeniler tarafından şehrin anahtarı, Rus ordusu kumandanı General Nikolay Nikolayeviç Yudeniç’e teslim edilmişti. Taşnak üyesi Aram Manukyan da Van’a vali olarak atanmıştı.[4] Nitekim Ermeniler, bu isyanla birlikte bir Osmanlı kolordusunun meşguliyetine ve Van’ın işgaline sebebiyet vermişlerdi.[5] Van’ın işgalinden sonra Osmanlı Devleti, III.Ordu bölgesinde bulunan Ermenilerin uzaklaştırılmasına dair bir kanun maddesi çıkarmıştı. Esasen bu kanun, askerî bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştı. Buna göre Van isyanı sırasında[6] III. Ordu Kumandanı Kamil Paşa, 19 Nisan 1915’te ordu sorumluluk sahası içerisinde bulunan Ermenilerin uzaklaştırılmasına dair bir şifreyi Harbiye Nezaretine göndermişti:
Şark darülharbi Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis, Mamüratülaziz, Diyarbakır, Sivas vilayetlerinden ibaret olup harekât-ı harbiye bu sahadadır. III. Ordunun muhtaç olduğu mevad-ı iaşe bu vilayetlerden tedarik edilmektedir. Erzurum, Van, Bitlis vilayeti dâhilindeki Ermeniler düşmana firar ve iltihak ve çeteler teşkiliyle telleri ve yolları kat, halkı katl, köyleri yağma ve tahrip ediyorlar. Sivas, Diyarbakır, Mamüratülaziz vilayetlerinde meskûn Ermenilerin aynı maksat dâhilinde oldukları elde edilen silah, bomba ve ateşli silah ile meydana çıkan teşkilattan ve tertibatlarla ortaya çıkmış ve ahiren Karahisar’da zuhur eden vaka ile mesuldür. Binaenaleyh ordu arazisinde bu mıntıkanın ve menzil hududumuzun geçtiği havalide gizli emeli duyulan bu anasırla meskûn bulunmuş ordunun iaşesi ve emniyeti nokta-i nazarından tehlikeli görüyorum. Ordunun harici düşmana müşkülatla mukavemet ettiği bir anda efradın dâhiliyeye ifraz edilmesi büyük bir tehlike doğuruyor. Sonuç olarak ileride daha vahim bir durum karşısında kalmamak için arz edilen vilayetlerdeki Ermenilerin Zor ve Musul havalisine sevk ve iskâna müsaade ve dâhillere de bu konuda ordu tarafından yapılacak tebligatın sekteye uğratılmaması için gayret edilmesini istirham ederim.[7]
Nitekim Kafkas Cephesi’nde Rusların ilerleyişi devam ederken Osmanlı Devleti, Rus ordusuna katılan ve çete faaliyetleriyle Osmanlı ordusunun ilerleyişini zorlaştıran komiteci Ermenileri ve bunların ailelerini, muharebe alanlarından uzaklaştırılmasına dair 27 Mayıs 1915’te geçici bir kanun çıkarmıştı. Buna göre vakt-ı seferde icrâât-ı hükûmete karşı gelenler için cihet-i askerîyece ittihat olunacak tedâbir hakkında kanun-ı muvakkat[8] ile Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ne isyan edenler hakkında askerî makamlar tedbir alabilecekti. Kanunun 1 Haziran 1915’te yürürlüğe girmesinden sonra sadece Kafkas Cephesi bölgesinden değil, Anadolu’nun birçok yerinden Ermeniler de sevke tabi tutulmuştu. Zira Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti için Çanakkale Boğazı düşerse Sivas’ta düşerdi. Örneğin İngilizler, Süveyş Kanalı’ndan Halep’e, Basra Körfezi’nden Musul’a karadan sefer yapmışlardı. Katettikleri mesafe İstanbul’dan Erzincan’a karadan gitmekten daha çoktu. Dolayısıyla Birinci Dünya Savaşı esnasında memleketin tehlikeye maruz olmayan bir dâhili noktası yoktu.[9]
Görüldüğü üzere 24 Nisan 1915’te Ermeni komitelerinin kapatılması ve üyelerinin tutuklanması ile 27 Mayıs 1915 tarihli kanunun çıkarılması, Ermenilerin Osmanlı Devleti’ne karşı isyan etmesiyle ilgilidir. Dolayısıyla Ermeniler, İtilaf Devletleri adına hareket ettikleri için[10] bulundukları bölgeden sevki, askerî ve politik bir gereklilikti.[11] Nasıl Temmuz 1915’te Van’ı işgal eden Rus ordusu, Van ve çevresindeki Ermenilerin Kafkasya’ya göçüne karar verdiyse[12] Osmanlı Devleti de aynı askerî gerekçelerle Ermenileri, Halep ve Musul vilayetlerinin çeşitli bölgelerine sevk etmişti.
Sonuç olarak 1915 Olayları kapsamında 24 Nisan 1915 ve 27 Mayıs 1915 tarihleri, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü korumak adına aldığı askerî tedbirlerin alındığı tarihlerdir. Bugün 27 Mayıs 1915 tarihi, Ermeniler için soykırım iddialarının temelini oluşturmaktadır. İddialara göre, 27 Mayıs 1915’te alınan kararla Ermeni halkı “sistematik bir şekilde yok edilmek” istenmişti.[13] Oysa yukarıda zikredilen Mahmut Kamil Paşa’nın şifresi, Ermenilerin sevk ve iskânının savaş şartlarında alınan bir karar olduğunu kanıtlamaktadır. Bu iddialar bağlamında şu soruyu sormak gerekir? Neden Ermeni halkı adına 27 Mayıs 1915 anılmıyor da Ermeni komitecilerin (terör üyelerinin) tutuklandığı gün, soykırım günü olarak anılmaktadır? Gerçekten Ermeni halkının acısı mı paylaşılıyor, yoksa Osmanlı Devleti’nin Ermeni terörüne kati surette son verdiği gün(24 Nisan), gelecek nesillere intikam (վրէժ/vrej) aşılamak maksadıyla unutturulmuyor? Nitekim Osmanlı Devleti, 1915 Olayları’na dair iddia edilen facianın açık bir şekilde tahkikine ve muhakemesine daima hazır olduğunu dönem itibariyle de bildirmişti.[14] Dolayısıyla bugün Türkiye Cumhuriyeti de 1915 Olayları’na dair iddiaların tahkikine ve muhakemesine yüzyıl sonra da hazırdır.
Ek-1
III. Osmanlı Ordusu Kumandanı Mahmut Kamil Paşa’nın Şifresi, 19 Nisan 1915
(MSB ATASE Arşivi, Birinci Dünya Harbi, Klasör: 401, Dosya: 50, Fihrist: 1, Eki: 22)
[1] Ermeni Komitelerinin Amaçları ve İhtilal Harekatları, ATASE Yayınları, Ankara, 2003, s. 205.
[2] Yusuf Sarınay, 24 Nisan 1915’te Ne Oldu?, İdeal Kültür ve Yayıncılık, İstanbul, 2012, s. 263-341.
[3] MSB ATASE Arşivi, Birinci Dünya Harbi Koleksiyonu(BDH), Klasör:528, Dosya: 2061, Fihrist: 23, Eki: 11.
[4] Յ. Տէր Մարտիրոսեան, Մեծ Դէպքերը Վասպուրականում 1914-1915 Թուականներին [1914-1915 Yılları Arasında Van’da Büyük Olaylar], Արարատ, Երեւան, 1917. http://www.digilib.am/book/2100/2550/19999/Մեծ%20դէպքերը%20Վասպուրականում%2019141915%20թուականներին.
[5] MSB ATASE Arşivi, Birinci Dünya Harbi Koleksiyonu, Klasör: 528, Dosya: 2061, Fihrist: 23, Eki: 22.
[6] İsyan, Van merkezde başlamadan önce Van vilayetine bağlı birçok kazada başlamıştı. Dolayısıyla Van isyanı çevreden merkeze yayılan bir isyan niteliği taşımaktaydı. Justin McCarthy ve Esat Aslan vd., 1915 Van’da Ermeni İsyanı, (Çev. B. Yoğun), T&K Yayınları, İstanbul, 2018, s. 212.
[7] MSB ATASE Arşivi, Birinci Dünya Harbi Koleksiyonu, Klasör: 401, Dosya: 50, Fihrist: 1, Eki: 22 (19 Nisan 1915).
[8] Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915–1920), Devlet Arşivleri Yayınları, Ankara, 1995, s. 8.
[9] MSB ATASE Arşivi, Birinci Dünya Harbi Koleksiyonu, Klasör: 528, Dosya: 2061, Fihrist: 20, Eki: 2.
[10] Nejla Günay, “Ermenilerin Tehcir Edilmesi Kararında Etkili Olan Faktörler ve Maraş-Zeytun Ermenilerinin Tehciri”, Belleten, 73 (267), 2009, s. 558-559.
[11] Bülent Bakar, Ermeni Tehciri, ATAM Yayınları, Ankara, 2009, s. 77.
[12] Güzin Çaykıran, Erzurum, Van, Bitlis Vilayetlerinde Ermeni-Kürt İlişkileri 1908-1920, Hece Yayınları, Ankara, 2021, s. 151.
[13] Ս. Պողոսյան, Ա. Սարյան, Խ. Ստեփանյան, և Է. Հովհաննիսյան, Հայոց Պատմություն[Ermeni Tarihi], Աբովյանի Անվան Հայկական Պետական, Երեվան, 2009, էջ228-232.
[14] MSB ATASE Arşivi, Birinci Dünya Harbi Koleksiyonu, Klasör: 528, Dosya: 2061, Fihrist: 20(1-2). (Belgenin tarihi yoktur. Muhtemeldir ki belge, Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin güney vilayetlerine sevki ve iskânından sonra kaleme alınmıştır.)