TÜRPAV 2020 İHTİSAS SEMİNERLERİ-3: "Küreselciliğin Korona Krizi"

Sunumuna küreselleşme-ulusçuluk tartışmaları bağlamında ulus-devletlerin sonunun geldiği yönündeki tartışmalarla başlayan Milli Politikalar Enstitüsü Uzmanı Doğacan Başaran, tarihsel olarak ulus-devletler ile kapitalizmin ilişki içerisinde olduğunu belirtti. Ulus-devletlerin 500 yıllık modern kapitalist sistemin temel öznesi olduğunu hatırlatan Başaran, Fransız Devrimi sonrasında Batı’da gelişen milliyetçiliklerin sömürgeciliği motive eden emperyalist bir damardan beslendiğini söyledi. Buna karşılık milliyetçilikler içerisinde bir ayrım yapmak gerektiğini ifade eden Başaran, Türk milliyetçiliği gibi, Doğu toplumlarında yeşeren milliyetçiliklerin ise emperyalizme karşı vatan savunması gibi ilerici duygulardan beslendiğini öne sürdü. Bu bağlamda kapitalizmin neoliberal aşamasını ifade eden küreselleşme çağıyla birlikte ulus-devletlerin sonunun geldiği varsayımını eleştiren Başaran, ulus-devletlerin öldüğü yönündeki tartışmanın yapay bir tartışma olduğunu dile getirdi. Başaran’a göre, ulus-devletlerle ilgili tartışma, merkez-çevre sömürüsünü gizlemenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Zira çoğunluğu merkezde yer alan Batılı kapitalist ulus-devletler, çevrede veya yarı çevrede bulunan ulus-devletleri kapitalizm içerisinde sömürmektedirler.
Öte yandan liberalizmin sosyalizmin Sovyet örneği karşısında aldığı bir zafer ile ulus-devletlerin sonunun geldiğinin iddia edilmesinin tutarsız olduğuna dikkat çeken Başaran, dünyada küreselciliğin gerilemeye başlamasıyla birlikte sağ-popülist milliyetçiliklerin yükseldiğini ve küreselleşme nimetlerinden en fazla faydalanan ülke olan ABD’nin lideri Donald Trump’ın bile, kendisini ulusalcı olarak tanımladığını hatırlattı. Bu kapsamda pandemiyle birlikte ulus-devletlerin yeniden yükselişe geçtiği tartışmalarına değinen Başaran, “Ulus-devlet hiç ölmemişti ki geri dönsün?” diyerek bakış açısını ortaya koydu. Bununla birlikte küreselleşmenin kişi, mal ve hizmetlerin dolaşımında yarattığı kolaylık nedeniyle pandeminin hızlı yayıldığını ve buna karşılık devletlerin ulusal sınırlarını belirginleştirmek suretiyle önlemler almaya çalıştığını öne sürdü. Bu bağlamda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sözlerine atıfta bulunan Başaran, “Sorun küresel, mücadele ulusal” dedi.
Tartışılması gereken şeyin kapalı toplumlarla birlikte Çin’in yaptığı yardımlar üzerinden dijital bir totalitarizmin yükselişi olduğunu söyleyen Başaran, Pekin yönetiminin Washington’un küresel hegemonik liderlik misyonunu devralmak istediğine dikkat çekti. Bu bağlamda Çin tipi bir kapitalizmin ABD’nin liderliğindeki duruma kıyasla, çok daha otoriter ve baskıcı olacağını öne süren Başaran, Pekin yönetiminin hegemonyanın iktisadi unsurunu sağlayabileceğini ve Moskova’yla oluşturduğu ittifak vesilesiyle askeri liderlik görevine talip olabileceğini belirtti. Ancak Başaran’a göre, siyasi ve kültürel liderlik hususunda Çin’in bir çekim merkezi olması mümkün değildir.