"TÜRK KÜLTÜRÜNDE DOĞA SEVGİSİ” konulu çevrimiçi panel düzenlendi

Türkiye Politik ve Stratejik Araştırmalar Vakfı (TÜRPAV) ve Uluslararası Genç Bilimci, Girişimci ve Mentörler Ağı (ULUĞ) tarafından “Türklerde Doğa Sevgisi” konulu çevrimiçi panel düzenlendi.
Panel, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Akar moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Etkinliğin başlangıcında ULUĞ Genel Koordinatörü ve TÜBİTAK Başuzmanı Fatih Mehmet Şahin Muğla ili Ortaca ilçesi Dalyan kumsalında faaliyet gösteren Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’nden (DEKAMER), canlı yayın yaparak caretta caretta kaplumbağaları ve ilgili çalışmalar hakkında bilgiler aktardı. Daha sonra TÜRPAV Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Suat Kolukırık, vakfın tanıtımını yaparak çalışmaları hakkında bilgilendirme yaptı.
Denizli Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi ve DEKAMER Başkanı Prof. Dr. Yakup Kaska, merkezin kuruluş amaçları ve çalışmaları hakkında bilgi verdikten sonra kaplumbağa yaşam felsefesini anlatarak Göktürk yazıtlarının kaplumbağa şeklinde kaideler üzerine yerleştirilmesinin amacını ve önemini belirtti. Kaplumbağanın belli bir amaç peşinde ısrarla ve azimle yürümeyi sembolize ettiğini, yere sağlam basan bir canlı olması hasebiyle Göktürk kağanları tarafından taşlara kazınan ölümsüz yazıtların altına dayanak yapıldığının altını çizdi. Bu canlıları korumak konusunda yüksek bir hassasiyet düzeyinde olunması konusunda kamuoyuna çağrıda bulundu.
SASAM Başkan Yardımcısı Cesurhan Taş, yüzyıllardır Türk varlığının esas taşıyıcı unsuru olan yörüklerin tabiat ile olan ilişkileri hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Kendisi de bir “yörük” olan Cesurhan TAŞ, “yörük” sözcüğünün kavramsal çerçevesini çizdikten sonra yörükler için tabiatın çok önemli olduğunu, tabiat olmadan yörüklerin var olamayacağını, tabiatın yörükler için varlık-yokluk meselesi olduğunun altını çizdi. Sözlerinin devamında Taş; “Bir yörük için tabiat özgürlük demektir. Yörük, kalabalık yaşamın bütün kısıtlarından ancak tabiata giderek kurtulabiliyor. Yörük için kabul edilebilir kısıtlama, tabiat kanunları ve kısıtlarıdır. Yörük, tabiat ile bütünleşik insandır. Topraktan geldiğini ve toprağa gideceğini iyi bilen bir yörük, kendisini tabiattaki diğer canlılardan üstün görmez. Onlarla barışık yaşar. Onlarla aynı evreni paylaştığının farkındadır. Bu sebeple de tabiatı sömürmez. Çevreyi kirletmez. Flora ve faunayı korur.” şeklinde konuştu. Şahsen yaşadığı tecrübelerden örneklerle görüşlerini destekleyen Taş, dünyanın ve tabiatın geleceğinin selameti açısından “yörük insan modeli”nin gerekliliğini belirterek sözlerini tamamladı.
Son olarak Uluslararası Şamanizm Araştırmaları Merkezi Araştırmacısı Dr. Timur Davletov; kadim Türk kültüründe doğa ve doğa sevgisi üzerine son derece önemli bilgiler verdi.
Panel, ULUĞ Genel Koordinatörü Fatih Mehmet Şahin’in kapanış konuşma ve değerlendirmesi ile son buldu.