11.10.2020 12:40 Doç. Dr. Mürteza Hasanoğlu A- A+

Karabağ Azerbaycan'dır

Karabağ Azerbaycan'dır

 

Karabağ Ezeli ve Ebedi Azerbaycan Toprağıdır  ve  Sonsuza Kadar Türk Yurdu Olarak  Kalacaktır

Yaşasın kudretli  Azerbaycan Ordusu , Yaşasın Türk milleti, Yaşasın Kahraman Türk ordusu , Yaşasın Azerbaycan-Türkiye  Kardeşliği

Azerbaycan'ın eski yerleşim ve kültür merkezlerinden biri olan Dağlık Karabağ, genel olarak Karabağ'ın bir parçasıdır. Bazı kaynaklara göre "Karabağ" kavramı"siyah" ve "bahçe" kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur ("siyah" kelimesi, Azerbaycan Türkçesinde "büyük", "kalın", "yoğun" anlamlarında kullanılır). Ayrıca "Karabağ" "büyük bahçe", "hoş bahçe" anlamında  kullanılmaktadır..   

Karabağ, Azerbaycan'ın  en eski topraklarından biridir.  Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde Ermenistan tarafından yaklaşık 30 yıldır işgali süren topraklar kurtarılmayı bekliyor. Karabağ, Azerbaycan’da Kür ve Aras nehirleriyle Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe Gölü arasındaki dağlık bölge ile buraya bağlı ovalardan, Ağdam, Kelbecer, Laçın, Cebrail, Fuzuli, Gubadlı ve Zengilan yerleşim yerinden meydana geliyor. Dağlık Karabağ ise yüzölçümü 18 bin kilometrekarelik Karabağ’ın 4 bin 392 kilometrelik kısmını kapsarken, Hankendi merkez olmak üzere Şuşa, Ağdere, Hocavend, Hocalı ve diğer yerleşim birimlerinden oluşuyor.

Azerbaycan Ermenistan'ın işgal ettiği toprakları kurtarmak için başlattığı operasyonlara devam ediyor. Azerbaycan ordusu, Dağlık Karabağ’ın sert yamaçlarına doğru taarruza geçti. 4 koldan ilerleyen Azerbaycan ordusu, farklı yönlerde birçok stratejik tepeyi ve bölgeleri işgalden kurtardı .

Ermenistan’ın Karabağ’ı işgali sırasında toplamda 20 binden fazla  Azerbaycanlı  şehit olurken, 100 binden fazla kişi yaralandı. Sivillere yönelik de yapılan saldırılar neticesinde günümüze kadar toplam mülteci ve göçmen sayısı da 1,5 milyon kişiyi aştı. Bölgedeki sivil halkın kullandığı altyapı ve kurumlara yönelik tahribatlar neticesinde ise 7 bin devlet dairesi, 750 okul, 680 tıp merkezi ve 1 milyondan hektardan fazla tarım bölgesi zarar gördü.

Ermenistan ordusu, Azerbaycan Türklerine ait tarihi coğrafyada yer alan kültürel varlıklara da zarar verirken, toplam 950 kütüphane, 44 mabet ve 9 mescit tahrip edildi. Uluslararası hukuku da hiçe sayarak işgalini sürdüren Ermenistan’ın bölgede yarattığı maddi kaybın ise toplamda 320 milyar doları aştığı tahmin edilmektedir..

      Dağlık Karabağ çatışması, yirminci yüzyıl tarihine milyonlarca insanın kaderine yansıyan en trajik çatışmalardan biri olarak girmiştir. Bu sorunun kökeninde 18. Yüzyıldan beri Karabağ'a yerleşen Ermenilerin Azerbaycan topraklarını ele geçirme iddiası yatıyor.1988'de başlayan bu kışkırtıcı çatışma, Ermeni tarafının bunu düşmanca bir çatışma olarak görmesi ve "ya her şey ya da hiç" ilkesiyle hareket etmesi nedeniyle, düşmanca karakterini hala korumaktadır. Sovyetler Birliği'nde temsil edilen Ermeniler, Ermeni SSC liderliği ve Yurtdışındaki Ermeni diasporası, SSCB'nin merkezi hükümetinin zayıflamasından yararlanarak 1980'lerin başında Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi'nin Ermenistan'a ilhakı için çalışmaya başladılar. Bunun sonucunda 1987-89'da Ermenistan'da yaşayan 250.000'den fazla Azerbaycanlı tarihi topraklarından zorla çıkarıldı, bunlardan 216'sı vahşice öldürüldü ve 1.154'ü yaralandı. Ama Ermeni tecavüzü bununla bitmedi. Sosyal, ekonomik, askeri-politik ve kültürel hayatın her alanında Rusya'ya güvenen Ermeniler, çılgın bir "Büyük Ermenistan" hayalinin gerçekleşmesi için açık bir mücadele başlattılar.  Bu rezil politikanın ana bileşenlerinden biri Karabağ, Erivan, Nahçıvan ve diğer Azerbaycan topraklarındaki yerel Türk-Müslüman nüfusun yok edilmesi ve ele geçirilmesiydi.  1990'lı yıllarda Ermenilerin Osmanlı devletinde merkezi hükümete karşı başlattıkları saldırgan-ayrılıkçı söylemin Ermeni taraftarlarının kışkırtmasıyla başarısızlığa uğramasının ardından bu saldırgan-ayrılıkçı hareket Kuzey Azerbaycan'a aktarıldı.  Bu, Karabağ'daki askeri-politik durumu ağırlaştırdı.

Ermenilerin Azerbaycanlılara yönelik soykırım politikası Karabağ'da daha trajik bir hal aldı. Mevcut bilgilere göre, 1989 yılının ilk aylarından itibaren Karabağ'ın dağlık bölgesindeki Ermeni köylerinde çok sayıda silah toplanmıştır.  1989 yılının ortalarında Karabağ'ın dağlık kesiminde 80'den fazla Ermeni terörist grubu vardı.  Bu terörist grupların üyelerinin çoğu Ermenistan'dan milliyetçilerdi. Birlik hükümetinin yeterince güçlü olduğu Ağustos-Aralık 1989'da Ermenistan topraklarından Azerbaycan yerleşimlerine 91 silahlı saldırı düzenlendi, 52 kişi öldü, 166 kişi yaralandı.  18 Ocak 1990'da Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nin Karki köyü Ermeni militanlar tarafından işgal edildi.  Diğer bir deyişle, Sovyet döneminde Azerbaycan toprakları Ermenistan'ın askeri işgaline maruz kalmıştır. 20 Ağustos 1990'da Ermeni silahlı grupları Gazakh bölgesindeki Bağanis-Ayrım köyüne saldırdı.  Azerbaycan-Ermenistan sınırında konuşlanmış Sovyet birlikleri yerel halkın köyü savunmasına yardım etmeye çalışsa da helikopterlerle Ermenilere ek güçler getirildi.  Baskın sırasında Ermeni militanların 4 topçu parçası, havan ve el bombası, hafif makineli tüfek ve keskin nişancı tüfeği vardı.  Yani Ermeni silahlı kuvvetleri, iç birlikler bile onları engelleyemeyecek şekilde donatılmıştı.  Köy Ermeniler tarafından ele geçirildi ve tamamen yakıldı. Ermeni saldırısı sonucunda 1990 yılında Azerbaycan'ın Karki ve Baganis-Ayrım köyleri işgal edildi ve Barkhudarli, Sofulu, Yukarı Aşkipara, Aşağı Aşkipara, Şinikh, Hayrimli ve Guşçu Ayrım köyleri kuşatıldı.  1990 yılının ilk sekiz ayında Ermenistan sınırındaki Azerbaycan halkına 280 silahlı saldırı düzenlendi, 36 kişi öldü ve 71 kişi yaralandı.  Karabağ'ın dağlık kesiminde de benzer saldırılar yoğunlaşıyordu.  Örneğin o dönemde Dağlık Karabağ'da 13 kişinin öldüğü ve 65 kişinin yaralandığı 84 etnik gruplar arası çatışma yaşandı. Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı devam eden saldırganlığı sorunu, Temmuz 1990'da Moskova'da düzenlenen XXVIII Sovyetler Birliği Komünist Partisi Kongresi'nde de tartışıldı.  Moskova tarafından Dağlık Karabağ bölgesinin komutanlığına atanan Tümgeneral V.Safonov, Karabağ çevresindeki askeri durum hakkında da detaylı bilgi verdi.

Konuşmasında Ermeni silahlı kuvvetleri ile bağlantılı olarak "aşırılık yanlısı" terimini kullandı ve böylelikle Karabağ'daki aşırılık yanlısı güçlerin faaliyetlerini ülke liderlerinin dikkatine sundu.  General V.Safonov'a göre, Dağlık Karabağ'da: “Gergin durumun suçlusu, Azerbaycan'a karşı toprak talebinde bulunan ve Azerbaycan'ın egemenliğini ihlal eden milliyetçi güçlerdi.  Bu tür güçler, Dağlık Karabağ'ı kışkırtıcı planların oyuncağına çevirerek halka getirdikleri felaketleri düşünmüyorlar.  Böylece Azerbaycan ve Ermeni halkları arasındaki çatışma trajik bir düzeye ulaştı.”

General V.Safonov, Dağlık Karabağ'daki durumu istikrara kavuşturmak ve Ermeni milliyetçi güçlerinin saldırısını önlemek için aşağıdakileri önerdi:

  • Mevcut sınırları değiştirme girişimlerinden kaçınmak, sivil toplumlarda var olan ve genel kabul gören normlara uymak, SSCB'nin temel kanunu olan Anayasa'nın gereklerine uymak;
  • Ermenistan Cumhuriyeti'nde örgütlenen silahlı örgütlerin serbest bırakılması ve silahsızlandırılması ve sürekli çatışma yaratılmasına ilişkin SSCB Başkanı tarafından karar verilmesi.  Aksi takdirde, bu etnik gruplar arası çatışma trajik sonuçlarla yıllarca devam edecek;
  • Ermenistan'ın Azerbaycan'ın içişlerine karışmasına son verin;
  • Dağlık Karabağ sorunu, bölgesel liderlik ile Azerbaycan liderliği arasında çözülmelidir.  Çünkü bu mesele Azerbaycan'ın iç meselesidir.

 

Ermeni milliyetçilerinin ve yandaşlarının baskısı sonucu bu öneriler merkez tarafından kabul edilmedi ve Azerbaycan'a yönelik devam eden Ermeni saldırısı önlenemedi.

1991'in sonları ile 1992'nin başlarında çatışmanın askeri aşaması başladı. Ermenistan, Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Azerbaycan'daki iç çekişmelerin yarattığı siyasi istikrarsızlıktan yararlanarak, Dağlık Karabağ'da dış askeri yardımlarla askeri operasyonlar başlattı. Tüm uluslararası normların aksine, Ermenistan ordusu, Dağlık Karabağ'da örgütlenen ayrılıkçı gruplarla birlikte, Karabağ'ın dağlık kesimini ve Azerbaycan'ın bu bölgeye komşu bir çok bölgelerini işgal etti.  Bu bölgelerin nüfusu tamamen etnik temizliğe maruz kalmış, işgal edilen topraklardaki tüm yerleşim yerleri, kamu ve kültür tesisleri, tarihi anıtlar ve mezarlıklar tahrip edilmiştir.  Şubat 1992'de Hocalı kentinde Azerbaycan halkına karşı eşi görülmemiş bir katliam yapıldı. Mayıs 1992'de Şuşa şehri ve Ermenistan ile Dağlık Karabağ arasındaki Laçin bölgesi işgal edildi. Ermeni askeri saldırısı sonucunda Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının yüzde 20'si - Dağlık Karabağ bölgesi ve yedi komşu bölge - Hankendi, Hocalı, Şuşa, Hocavend, Kelbecer, Laçin, Ağdam, Füzuli, Cebrayil, Gubadlı, Zengilan bölgeleri ve Gazah bölgesi Nahçıvan'ın Sadarak ilçesine bağlı 7 ve 1 köy Ermeni ordusu tarafından işgal edildi.

Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ sorununun bir sonucu olarak 1 milyondan fazla Azerbaycanlı ülke içinde yerinden edilmiş, askeri operasyonlarda 20.000 kişi öldü ve 50.000 kişi sakat kaldı. Çatışmanın sonucunda 67'si çocuk, 265'i kadın ve 326'sı yaşlı olmak üzere yaklaşık 4 bin Azerbaycanlı kayboldu. Bu insanların kaderi hala bilinmiyor. 2000'den fazla Azerbaycanlı yakalandı ve Ermeniler tarafından rehin alındı.

1988-1993 yıllarında Karabağ'da toplam 900 yerleşim, 150.000 ev, 7.000 kamu binası, 693 okul, 855 kreş, 695 sağlık kurumu, 927 kütüphane, 44 tapınak, 9 cami, 473 tarihi eser, saray ve müze inşa edildi. 40.000 müze sergisi, 6.000 sanayi ve tarım işletmesi, 160 köprü ve diğer altyapı tesisleri yıkıldı.

1993 senesinde BM Güvenlik Konseyi, tüm işgalci güçlerin Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarından derhal çekilmesi çağrısında bulunan 4 Karar kabul etti:

  • 30 Nisan 1993'te tüm işgalci güçlerin Kelbecer bölgesinden ve Azerbaycan'ın diğer işgal altındaki topraklarından derhal çekilmesi çağrısında bulunan 822 sayılı Karar;
  • 29 Temmuz 1993'te işgal güçlerinin Ağdam bölgesinden ve Azerbaycan'ın diğer işgal altındaki topraklarından tam, derhal ve koşulsuz geri çekilmesini talep eden 853 sayılı Karar;
  • 14 Ekim 1993'te Minsk Grubu'nun çözüm takvimine uygun olarak, en son işgal edilen topraklardan geri çekilmesi de dahil olmak üzere, derhal karşılıklı ve gerekli adımlar çağrısında bulunan 874 sayılı Karar;
  • 11 Kasım 1993'te Zengilan ilçesi ve Horadiz yerleşiminin işgalini, sivil nüfusa yönelik saldırıları ve Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının bombalanmasını kınayan, işgal güçlerinin Zangilan ilçesinden ve Horadiz yerleşiminden tek taraflı çekilmesini ve işgal güçlerinin yeni işgal edilen diğer topraklardan çekilmesini talep eden 884 sayılı Karar.

Göründüğü üzere, tüm bu kararlarda Ermeni askeri güçlerinin işgal edilen bölgeleri terk etmeleri gerekiyordu.  Ancak Ermeni liderliği bugüne kadar bu uluslararası kararların uygulanmasını görmezden geldi ve saldırı politikasından vazgeçmedi.

Son zamanlarda Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik askeri provokasyonları düzenli hale gelmeğe başladı. “4 Gün Savaşı” ismiyle bilinen, 2 Nisan Cumartesi erken saatlerde başlayıp 5 Nisan Salı günü Moskovada imzaladıkları ateşkes anlaşmasına kadar devam eden savaş ve Temmuz ayında yapılan saldırılar bu provakasyonların düzenli hal aldığını ispatlıyor. Temmuz ayında Ermenistan-Azerbaycan sınırında Tovuz yönüne doğru topçu ateşi sonucu Tümgeneral Polad Haşimov, Albay Mirzayev İlgar, Binbaşı Ahmadov Namig, Binbaşı Novruzov Anarile erler Gizir Zeynali İlgar, Gizir Babayev Yaşar, Mustafazadeh Elçin isimli Azerbaycanlı askerler yaşamını kaybetti.  Topçu ateşi dahil ilk ateşin Ermenistan tarafından açıldığı ve ilk kurbanların Azerbaycan askerleri olduğu bir sır değil.  Azerbaycan düşmana iyi bir cevap vererek, düşmanın bir santim bile hareket etmesine izin vermedi ve Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü korundu.

Bunun ardından, 27 EylülPazar günü Ermenistan ordusu saat 06.00 sıralarında cephe hattı boyunca geniş kapsamlı provokasyonda bulunarak Azerbaycan ordusunun mevzilerine ve sivil yerleşim birimlerine büyük çaplı silahlar, top ve havanlarla ateş açtı.Bununla da, Ermenistan uluslararası hukuku hiçe sayan adımlarına bir yenisini daha eklemiş oldu.Sivil ve askeri kayıpların netleştirildiği, Azerbaycan ordusunun da düşmanın provokasyonunu önlemek ve cepheye yakın bölgelerde yaşayan halkın güvenliğini sağlamak için misilleme tedbirlerinde bulunduğu bildirildi.

         Tarih boyu her zaman Azerbaycan'a kardeşliğini eksik etmeyen Türkiye, bu olaylara da kayıtsız kalmadı. 27 Eylül'de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'i aradı. Konuşma esnasında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Ermenistan askeri provokasyonu sonucu Azerbaycan sivil ve askerlerinin ölümü ile ilgili olarak devlet başkanına ve Azerbaycan halkına başsağlığı diledi ve Türkiye'nin her zaman olduğu gibi bugün de Azerbaycan'ın yanında olduğunu vurguladı. Devlet başkanları, dost ve kardeş Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin başarılı bir şekilde gelişmeye devam edeceğine olan güvenlerini ifade ettiler. Bu telefon görüşmesinin ardından Recep Tayyip Erdoğan sosyal medya hesabında böyle bir açıklama paylaştı: “Bugün yaptığımız telefon görüşmesinde dirayetli ve kararlı duruşuna bir kez daha şahit olduğum Azerbaycan Cumhurbaşkanı kardeşim İlham Aliyev'e ifade ettiğim gibi, Türkiye “tek millet, iki devlet” anlayışıyla, Azerbaycanlı kardeşleriyle dayanışmasını güçlendirerek sürdürecektir. Ermeni halkını, kendilerini felakete sürükleyen yönetimlerine ve onları bir kukla gibi kullananlara karşı geleceklerine sahip çıkmaya davet ederken, tüm dünyaya işgale ve zulme karşı verdikleri mucadelede Azerbaycan'ın yanında yer alma çağrısı yapıyoruz.  Azerbaycan'a yönelik saldırılarına bir yenisini ekleyen Ermenistan, bölgede barışın ve huzurun önündeki en büyük tehdit olduğunu bir kere daha göstermiştir. Türk milleti her zaman olduğu gibi bugün de tüm imkanlarıyla Azerbaycanlı kardeşlerinin yanındadır.”

Bu durum, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde temsil edilen iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve İYİ Parti'nin ortak açıklamasına da yansıdı.  Belgede şöyle deniyor: “Son zamanlarda yaşanan bu saldırılar, Ermenistan'ın Tovuz'daki saldırılardan sonra bölgede barış ve istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu gösterdi.  Azerbaycan'ın uluslararası hukuktan doğan hukuki koruma hakkı çerçevesinde halkını korumak ve toprak bütünlüğünü sağlamak için aldığı savunma tedbirlerini destekliyoruz. Dağlık Karabağ, yaklaşık otuz yıldır Ermeni işgali altında.  BM Güvenlik Konseyi ve AGİT'in bu haksız işgali sona erdirme kararları doğrultusunda barışçıl çözüme desteğimizi yineliyoruz.  Uluslararası toplumu bugüne kadar Ermeni işgalinden ve sorumsuz saldırılardan muzdarip olan Azerbaycan'ın yanında olmaya çağırıyoruz. Allah'tan şehit olan Azerbaycanlı kardeşlerimizi kutsasın, Azerbaycan'a başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.  Milletimizin dayanışma iradesini gösterdiğini bir kez daha vurguluyoruz."

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Twitter'da bu beyenatı imzalayan siyasi parti başkanlarına teşekkürde bulunarak şöyle bir açıklama paylaştı: “Türkiye'nin her zaman Azerbaycan'ın yanında olduğunu güçlü bir şekilde teyit eden bu ortak bildiride imzası olan siyasi partilerimize şahsım ve Milletimiz adına teşekkür ediyor, Gazi Meclisimizi bu asil ve güçlü duruşundan dolayı gönülden tebrik ediyorum.”

“Sivil nüfusu hedef almak, Ermenistan'ın sadece Azerbaycan için bir tehdit olmadığını, aynı zamanda bölgede barışı tehdit eden onarılamaz bir terör devleti olduğunu gösteriyor.  Bu provokasyonlardan sadece Ermenistan sorumludur.”-diyen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop da Türkiye'nin tüm gücüyle Azerbaycan'ın yanında olmaya devam edeceğini vurguladı.

         Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran'ın sosyal medyada “Azerbaycan ile tek millet, iki devletiz ama zamanı geldiğinde "tek millet, tek devlet" kavramıyla bağlantılıyız.” paylaşımıyla işgalci Ermenistan'ın kışkırtıcı saldırılarının çaresizliğinin bir göstergesi olduğunu vurgulamasının ardından Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami AksoyErmenistan'ın Azerbaycan'a karşı başlattığı saldırı hakkında düşüncelerini şu şekilde dile getirdi: “Uluslararası hukukun açık ihlali olan ve sivil kayıplara da yol açan Ermeni saldırısını şiddetle kınıyoruz. Bu saldırılarla Ermenistan bölgede barış ve istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu bir kez daha göstermiştir. Azerbaycan, halkını ve toprak bütünlüğünü korumak için meşru müdafaa hakkını elbette kullanacaktır. Bu süreçte tek yürek olarak Türkiye'nin Azerbaycan'a desteği tamdır. Azerbaycan nasıl isterse, o şekilde yanında olacağız."Uluslararası toplumu haklının yanında durmaya davet ettiklerini vurgulayan Aksoy, "Bu vesileyle şehit düşen Azerbaycanlı kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa ve can Azerbaycan'a başsağlığı diliyoruz" ifadesini kullandı.

Anadolu haber ajansının bildirdiğine göre, Ermenistan'ın cephe hattında yaptığı büyük çaplı provokasyonlarla ilgili olarak Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'dan açıklama geldi. Kafkasya'da barış ve istikrarın önündeki en büyük tehdidin Ermenistan'ın saldırgan konumu olduğunu söyleyen Hulusi Akar: “Barışçıl çözüm çağrısı yapanlar, 'acil ateşkes' isteyenler, şimdi diyaloğu hatırlayanlar, Dağlık Karabağ dahil Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin işgali sırasında Hocalı'da binlerce masum insan vahşice inkar edildi çocuklar, kadınlar ve yaşlılar.  Milyonlarca insan 30 yıldır evlerinden sürülürken öldürüldüklerinde neredeydiler?  Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler "bir millet, iki devlet" ilkesine dayanmaktadır.  Keder ve sevinçte her zaman eşitiz.  Azerbaycanlı kardeşlerimizin toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesi mücadelesinde sonuna kadar yanında olacağız.  Ermenistan'ın hain saldırılarını kınıyoruz.” diyerek bölge için ciddi tehdit oluşturan bu saldırganlığın bir an önce durdurulması gerektiğini de konuşmasına ekledi.

Başka bir destek açıklaması ise Türk Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli'den geldi: “Ermenistan'ın bu sabah kardeş ülke Azerbaycan'ın askeri birliklerine ve mevzilerine yönelik saldırıları düşmanca, kanlı yeni bir sayfanın açılması anlamına geliyor.  Karabağ Türktür, Türk vatanıdır.  Bu kesin ve istisnai gerçeği kimse değiştiremeyecek.  Tek amacı Türk düşmanlığı olan Ermenistan ve çetelerinin Türk milletine karşı çıkması pek olası değildir.  Kanımız, ruhumuz ve varlığımızla Azerbaycan'dayız. "

Olaylara tepkisini bildiren bir diğer isim Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Yerel Düşünce Derneği Onursal Başkanı Yalçın Topçu oldu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in kararlı tutumunu ve Türk devletinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şahsında kardeşçe desteğini tarihi bir olay olarak değerlendiren Yalçın Topçu, şunları söyledi:  “Bu çatışmanın yarattığı gerilimden tüm barışsever dünya topluluğu sorumludur. Dünyada ve bölgede barış ve istikrarın sağlanması, adaletin yeniden tesis edilmesini gerektirir.  Karabağ'da adalet bayrağı göklere çekilmeli, uluslararası hukuk gücünü göstermelidir.  Karabağ, her zaman Azerbaycan'ın bir parçası olmuştur.  Saldırgan Ermenistan işgal altındaki topraklardan BM kararlarına dayanarak derhal çekilmeli ve tazminat ödemelidir.  Otuz yıldır ayaklar altına alınan uluslararası hukuk gücünü göstermeli ve barışsever dünya Azerbaycan'ın yanında olmalıdır.”

Türkiyeden Azerbaycana sıradakı destek Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler Daire Başkanı Fahrettin Altun'un resmi Twitter hesabından geldi. "Azerbaycan'daki kardeşlerimizle her zaman omuz omuza olacağız." diyen Altun Yaptığı paylaşımda şöyle açıklama veriyordu: “Uluslararası toplum Ermeni provokasyonunu görmezden geliyor.  Onlarca yıldır hiçbir şey yapmadan, hatta yasadışı bir işgale bile katılarak Ermeni tarafını cesaretlendirdiler.  Mevcut çatışma, durumun sürdürülebilir olmadığının kanıtıdır.  Ermenistan, Azerbaycan topraklarında bir işgalcidir.  Onlarca yıldır sadece Dağlık Karabağ'ı işgal etmediler, aynı zamanda Azerbaycan'a karşı sürekli provokasyon girişimlerinde bulundular.  Bugünkü saldırı başka bir tehlikeli durum yarattı.  Ermenistan'ın saldırganlığını şiddetle kınıyor, dünyanın tüm çılgın ülkelerini bu işgal ve saldırılara karşı Azerbaycan ile dayanışma göstermeye çağırıyoruz. Türkiye ve Azerbaycan iki devlet, tek millettir.  Bunun için ne gerekiyorsa yapıyoruz.”

Türkiye'nin resmi Anadolu ajansı Azerbaycan'a desteğini göstermek amacıyla, Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı son dönemde başlattığı provokasyonlar sonucunda iki ülke arasındaki askeri çatışmanın yanı sıra ülkemizle ilgili tüm önemli gerçekleri 12 dilde dünya toplumunu bilgilendiriyor. Bilgiler ajansın web sitesinde Türkçe, İngilizce, Boşnakça, Rusça, Arnavutça, Fransızca, Arapça, Farsça, Endonezce, İspanyolca, Makedonca ve Kürtçe (Arapça ve Latin alfabeleri) olarak yayınlanmaktadır. Son günlerde yaşanan olaylar, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in konuşmaları, devletimizin aldığı kararların yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında Türk devletinin kardeşçe desteğiyle ilgili haberler ana bilgi satırıdır.  Haberler videolar ve fotoğraflar ile sunuluyor.

Azerbaycan'a Türkiye tarafından yapılan destek bunlarla bitmedi. İster sosyal medya üzerinde, isterse de şahsen iletişime geçerek daha bir çok kişi“İki devlet, Tek millet” deyiminin gerçekliğini bir daha ispatlamış oldular. Örneğin, TC Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum sosyal medyada paylaşım yaparak, Türkiye Adalet Bakanı Abdülhamid Gül Azerbaycan Adalet Bakanı Fikret Mammadov'a mektup göndererek, Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesi Başsavcısı Bekir Şahin Azerbaycan Cumhuriyeti Başsavcısı Kamran Aliyev'e mektup göndererek, Türkiye Sağlık Bakanı Fakhraddin Goja, Sağlık Bakanı Ogtay Shiraliyev'i telefonla arayarak her daim Azerbaycana destek olduklarını belirttiler.

         Özellikle belirtmek gerekir ki, 27 Eylül'de Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Jeyhun Bayramov ile Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu arasında telefon görüşmesi gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanlığı basın servisinin AZERTAC'a verdiği açıklamaya göre Mevlüt Çavuşoğlu, telefon görüşmesinde Ermeni tarafının yeni saldırı eylemini şiddetle kınayarak, Türkiye'nin uluslararası hukuk ve adalete dayalı mücadelesinde her zaman Azerbaycan'ın yanında olduğunu vurguladı. Bakan Jeyhun Bayramov, kardeş Türkiye'ye desteğinden dolayı teşekkür etti.  Ermenistan silahlı kuvvetlerinin 27 Eylül'de cephe hattında Azerbaycanlı mevzilerine karşı yeni bir saldırı eylemine cevaben Bakan, Türk mevkidaşına Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin meşru müdafaa ve sivil halkı koruma hakkı kapsamında misilleme saldırıları hakkında bilgi verdi. Ermenistan tarafının Azerbaycan'a yönelik bir sonraki saldırısının uluslararası hukukun temel norm ve ilkelerini ihlal ettiğini, BM Güvenlik Konseyi kararlarının Ermeni birliklerinin Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarından tam ve koşulsuz geri çekilmesini, 1949 Cenevre Sözleşmeleri dahil uluslararası insani hukuku ve bunların ek protokollerini ihlal ettiğini kaydetti, ağır bir ihlal olduğunu vurguladı. Bölgede barış ve güvenliğin sağlanması için Ermenistan işgal güçlerinin Azerbaycan'ın tüm işgal edilmiş topraklarından çekilmesi gerektiği vurgulandı.

         Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Türkiyenin önemli  devlet insanlarının Azerbaycana olan desteğinin yanı sıra vatandaşlar da kardeş ülke Azerbaycan için savaşmaya hazır olduklarını mektuplar yazarak beyan ettiler.

         Bundan başka kardeş ülkeye destek olduklarını belirtmek amacıyla çeşitli organizasyon ve mitingler düzenlendi. Şanlıurfa Belediyesi kurtarma ekipleri kardeş Azerbaycan'a destek için miting düzenledi. Servis arabaları Türk ve Azerbaycan bayraklarıyla süslendi.  Araçlar şehrin sokaklarında hareket etti. Şanlıurfa belediyesi temsilcisi, eylemin amacının Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik saldırılarını ve askeri provokasyonlarını kınamak ve kardeş ülkeye gönülden destek olmak olduğunu söyledi.

         Azerbaycan'a destek olmak amacıyla İstanbul'un simgelerinden biri olan tarihi Galata Kulesi, Boğaz Köprüsü ve Türkiye'nin başkenti Ankara'nın sembolü olan Atakule Kulesi Azerbaycan bayrağının renkleriyle aydınlatıldı.Atakule Kulesi'nin tepesinde Milli Lider Haydar Aliyev'in "bir millet, iki devlet" ifadesi ve ardından "Sevgili Azerbaycan!"  Sloganı, üç renkli Azerbaycan bayrağının renklerinin arka planında hareket ediyor.

         Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Tarih, Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Sempozyumunda Ermenistan-Azerbaycan çatışmasına ilişkin görüşlerinden dolayı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür etti.  Ermenistan silahlı kuvvetlerinin Azerbaycan'a karşı bir sonraki askeri provokasyonunun ilk saatlerinden itibaren, Cumhurbaşkanı liderliğindeki kardeş Türkiye, Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik askeri saldırısını şiddetle kınadı ve kesin desteğini dile getirdi.  Azerbaycan halkı Türkiye'nin desteğini takdir ediyor ve bu desteği her daim hissettiğini belirtiyor.