Çin-İran Kapsamlı Stratejik İşbirliği Anlaşmasının Genel Çerçevesi ve Yaklaşımlar

Çin-İran ilişkileri 1979 İran Devrimi’nden sonra önemli ilerlemeler kaydetse de İran-Irak Savaşı’ndan sonra stratejik düzeye yükselebilme eğilimi göstermiştir. İran’ın ABD ile ilişkilerinin olmaması ister istemez Çin’i İran dış politikasının en önemli aktörü haline dönüştürmüştür. Bu ilişkiler İran-Irak Savaşı’ndan sonra daha çok ekonomi alanında gelişme gösterirken İran’ın nükleer dosyası ikili ilişkilerin siyasal boyuta taşınmasına yol açtı. İran’ın küresel aktörler içinde güvenilir müttefik bulma çabası ve Çin’in İran’ın jeopolitik konum ve petrol-doğal gaz kaynaklarından elde edebileceği çıkarları dikkate alması, iki ülke arasındaki ilişkileri hızla geliştirdi ve 2016 senesinde dönüm noktasına ulaştı. Bu yıl içinde, Şi Cinping Tahran’ı ziyaret ederek Devrim Lideri Ayetullah Hameneyi ile görüştü ve sıcak bir ortamda yapılan görüşmede Ayetullah Hameneyi’den iki ülke arasında 25 yıllık bir stratejik işbirliği belgesinin imzalanmasını talep etti. Bir hafta İran’ın 5+1 ülkelerle yaptığı nükleer anlaşmadan sonra gerçekleşen bu görüşmede Ayetullah Hameneyi, Şi Cinping’in sunduğu bu teklifini kabul ederek gereken hazırlıklar başladı. Bu çerçevede Çin heyetinin İran’da bulunduğu sırada siyasi, ortak işbirliği, kültürel, güvenlik-savunma ve bölgesel-uluslararası beş başlıktan oluşan “Çin Halk Cumhuriyeti ve İran İslam Cumhuriyeti Stratejik Kapsamlı İşbirliği” ortak belgesinin ana hatları hazırlandı. İran’ın Batı’ya yakınlaşma çabası neticesinde üç sene bir ara yaşandıktan sonra Trump’ın nükleer anlaşmadan çıkmasından sonra İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Eylül 2019 tarihinde Çin’e yaptığı ziyaretinde bu konuyu tekrar gündeme getirdi ve İran’ın hazırladığı taslağı Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’ye sundu. Çin Halk Cumhuriyeti yetkilileri yaklaşık bir sene belge üzerinde çalışıp düzenlemeler yaptıktan sonra Nisan 2020’de İran tarafına sundular. İran tarafından hazırlanan ve Çin tarafından üzerinde düzenlemeler yapıldıktan sonra tekrar İran’a sunulan bu taslak Haziran 2020’de İran hükümetinin kabine toplantısında onaylandı ve yasal statü kazanmak için Meclis’e gönderildi. İran basınında yayınlanan bu belgeye göre bu stratejik kapsamlı işbirliği anlaşması petrol ve enerji, Tek Kuşak Tek Yol Projesi, Mekran sahillerinin kalkınması, teknoloji ve IT sektörü, mali, ticari ve ekonomik işbirliği, askeri-savunma işbirliği ve siyasi işbirliği olmak üzere yedi ana başlıktan oluşmaktadır.
Petrol ve enerji başlığı altında öne çıkan alt başlıklar enerji sektörünün uzun vadeli güvenliği sağlamak, petrol ticareti, Çin’in İran’ın petrol sanayisinde yatırım yapması ve su ile elektrik enerjileri alanında teknolojik ve teknik bilgilerin İran’a verilmesi, Tek Kuşak Tek Yol Projesi başlığı altında öne çıkan alt başlıklar Güney-Kuzey koridoru (Orta Asya-Çabahar Limanı) ve Güney-Batı koridoru (Çabahar Limanı-Bender Abbas Limanı-Türkiye Cumhuriyeti-Azerbaycan Cumhuriyeti) projelerine Çin’in aktif katılım sağlaması ve demiryolu inşasında İran’a yardımcı olması, Mekran sahillerinin kalkınması başlığı altında öne çıkan alt başlıklar Cask limanının kalkınması, bölgede organize sanayi bölgeleri, yapay zekâ kentleri, petrokimya tesisleri ve turizm köylerinin inşasında İran’a yardımcı olması, IT ve iletişim teknolojisi başlığı altında öne çıkan alt başlıklar G5 işbirliği, e-mail, arama motorları, sosyal medya ve yapay zekâ teknolojileri alanlarında İran’a yardımcı olması, ortak akademik araştırmaların yapılması ve ortak radyo frekansı projelerinin yapılması, mali, ekonomik ve ticari başlığı altında öne çıkan alt başlıklar bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde ilişkilerin geliştirilmesi, tarım, sağlık, turizm, kültürel miras, para transferi kanalları alanında işbirliği ve az gelişmiş bölgelerde yoksulluğu azaltma yönünde çeşitli projelerin gerçekleştirilmesi, savunma-askeri işbirliği başlığı altında öne çıkan alt başlıklar ortak tatbikatların yapılması, bölgesel konularda stratejik işbirliklerin geliştirilmesi ve askeri tecrübelerin alışverişi ve siyasi işbirliği başlığı altında öne çıkan alt başlıklar uluslararası kuruluşlar bağlamında işbirliklerin geliştirilmesi ve stratejik ilişkilerin tesis edilmesi olmuştur.
Bu stratejik belgenin İran Meclisi’nden geçip yürürlüğe girmesi İran’a bazı fırsatlara sunabilir. İran’ın küresel çaptaki tecridi ve ABD’nin İran üzerindeki maksimum baskı politikasının etkileri dikkate alındığında bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ekonomik iflas eşiğinde olan İran’a nefes aldıracağı düşünülmektedir. Bu anlaşmasının yapılmasıyla İran, Çin’in stratejik müttefikine dönüşecektir. İran açısından her iki ülkeye ortak amaç eksenli hareket etme imkânı sunan bu stratejik anlaşma, İran ve Çin’in ulusal çıkarlarını önemli ölçüde birbirine bağlayacaktır. Bu da İran üzerindeki olası azalacağı anlamına gelmektedir. İran’a göre İran’ın Çin ile stratejik ittifak kurması bu ülkeyi Çin’in bölgedeki diğer müttefikleri olan Cezayir, Mısır, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerle dengeli bir seviyeye yükseltecektir. Fakat İran için kritik önem taşıyan mesele Çin’i en önemli petrol müşterisi olarak görmesi ve Çin’e ABD’nin politikalarından etkilenmeden sürdürülebilir ve süreklilik arz eden bir petrol satışı hattını sağlamasıdır. Başka bir ifadeyle İran hangi durum yaşanırsa yaşansın petrolünü satmağı güvence altına almağa çalışmaktadır. Bunun yanı sıra İran dış politikasının temel zihniyetine göre küresel politikada önemli değişimler yaşanmaktadır. Bu değişimlerin en etkilisi ABD’nin küresel hegemonyasını zayıflamakta olduğu ve yakın dönemde dünya siyasetinin merkezinin Batı’dan Asya’ya kayacağı ve dolayısıyla Çin’in en önemli küresel güce dönüşeceği öngörüsüdür. Bu bağlamda İran, Çin ile stratejik ittifak kurarak Çin’in Tek Kuşak Tek Yol projesinin önemli aktörlerinden birine dönüşmeyi amaçlamaktadır. İran’a göre Çin’in bu küreselci stratejisinde yer almakla İran üzerinde yıpratıcı ve yıkıcı hal alan ABD baskılarını etkisizleştirebilecektir ve Çin’in sunacağı avantajlarla ABD’nin baskılarını dengeleyecektir. Bu doğrultuda ilk somuta adım olarak Çin’den İran’da 400 milyar dolarlık yatırım yapmasını talep etmiştir. İranlı ekonomistlere göre İran ekonomisi mevut krizinden kurtulmak için en az 4 bin milyar dolarlık dış yatırıma ihtiyaç duymaktadır. Çin’in ilk adım olarak 400 milyar dolar yatırım yapması mevcut durumun daha da kötüleşmesini engelleyecektir.
Bütün bu olası avantajlara rağmen İran’daki bazı kesimler Çin ile stratejik ittifaktan ciddi kaygılar duymaktadır. Bazı İranlı ekonomistler özellikle de ekonominin liberalleşmesini savunan ve Batı yanlıları olarak bilinen reformistlere göre Çin ile stratejik anlaşmanın yapılması İran’ı Çin’in borçlandırma tuzağına düşürecektir. Çin’i gelişmekte olduğu ülkelere düşük faizlerle kredi verip kendine borçlandırmak ve nihayetinde Pekin sömürüsüne mahkûm bırakmakla suçlayan kesime göre Çin’den kredi almak İran ekonomisine ciddi katkısı olmayacaktır ve sadece İran’ı Çin’in bir sömürgesine dönüştürecektir. Bu kesim Sri Lanka, Maldivler, Pakistan, Kırgızistan, Venezuela ve Mısır gibi ülkelerin Çin’den aldığı kredileri ödeyemediklerinden dolayı büyük tavizler vermek zorunda kaldıkları ve ciddi bir kalkınma ve gelişme de yaşamadıklarını örnek olarak göstermektedirler. Öte yandan bu stratejik anlaşma İran dış politikasının en önemli sorunları olan ABD, İsrail ve Suudi Arabistan sorunlarını temelden çözmeyecektir ve Çin-ABD, Çin-İsrail ve Çin-Suudi Arabistan ilişkileri bu anlaşmayı gölgeleyerek beklenen sonuca ulaşmasını engelleyecektir. Başka bir ifadeyle Çin, her ne kadar İran’a siyasi destek sağlasa da ABD, İsrail ve Suudi Arabistan ile olan ilişkilerini hep dikkate alacaktır. Bu anlayışa göre, İran devlet zihniyeti İran’ın Çin için stratejik önemini ve bu ülkeye sunabileceği avantajları abartmaktadır. Oysa Çin, İran’a sadece ABD ile olan rekabetinde kullanabileceği normal ve hatta zayıf bir kart olarak bakmaktadır ve İran jeopolitiği ve enerji kaynakları Çin için stratejik bir değer taşımamaktadır. İran ile Çin’in kapsamlı stratejik işbirliği anlaşmasına karşı olan kesimin üzerinde durduğu bir başka boyut, Çin’in hedef ülkelerin iç piyasasına bakış açısının türüdür. Bu yaklaşıma göre Çin’in dış yatırımlarının felsefesinin ana amaçlarından biri hedef ülkelerin iç pazarı ve doğal kaynaklarını kontrol altına almaktır. Nitekim Pakistan ve Mısır örneklerinde göründüğü gibi Çin şirketlerinin yatırımları işsizlik oranının artmasına yol açmakla birlikte iç pazarı Çin ürünlerine teslim etmiştir.
Sonuç olarak son haftalarda İran siyasetinin önemli gündem maddelerinden biri olan Çin ile stratejik işbirliği anlaşmasının yapılması İran kamuoyunu ikiye bölmüştür. Muhafazakâr kanatta yer alan siyasetçiler, ekonomistler, yorumcular ve kitleye göre İran, ABD’nin maksimum baskı politikasını dengelemek ve ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek için bu anlaşmaya ihtiyaç duymaktadır ve Çin ile stratejik bir ittifakın kurulması ABD’nin İran üzerindeki emellerini hüsrana uğratacaktır. Reformistler ve rejim muhalifi birçok grup ve İran kamuoyunun önemli bir bölümüne göre ise bu anlaşmanın yapılması taktirde İran Çin’e bağımlı hale gelecektir ve Çin’in bir sömürgesine dönüşecektir. Ayrıca Çin ile benzer anlaşmalar yapan ülkelerin herhangi ciddi bir kazanç elde edememeleri tecrübeleri İran’da da yaşanabilir. Bunun yanı sıra Çin, İran’a bir stratejik müttefik ülke gözüyle bakmamaktadır ve Çin-ABD, Çin-İsrail ve Çin-Suudi Arabistan ilişkileri İran’ın beklediği kazançları engelleyecektir. İran’ın mevcut ekonomik ve siyasi krizden kurtulmasının tek yolu ABD ve Batı ile normal ilişkiler tesis etmek ve ulusal-devlet mantığıyla ulusal çıkar merkezli hareket etmektir.